Türkiye’de artık her şey ‘sahte’…
‘Dindar’ geçinenlerden bazılarını düşünün. Her türlü ahlaksızlık, aşırı zenginleşme, kul hakkı yeme, şirk, bidat, haksızlık karşısında susma, tarikat şeyhine sorgulamaksızın biat, zina; hepsi onlarda… ‘Dinci’ de diyebiliriz, sahte dindarlara; dini kullanarak, çıkar elde ettikleri için.
‘Gerçek dindar’ iyi ahlaklıdır, aklını kullanır, bilimle barışıktır ve kolay kandırılmaz; şekle değil, öze önem verir. Bugün ülkede ezan sesi yükseliyorsa, bunun Atatürk sayesinde olduğunu bilir, ona saygı duyar. Müslümanlıkları namaz, oruç, hac ve türbandan ibaret sahte dindarlar içinse, tüm bunların tam tersi geçerlidir.

SAHTE MİLLİYETÇİLER

‘Milliyetçi’ geçinenler için de benzer bir durum söz konusu. Lidere sorgulamaksızın biat etmenin ön planda olduğu milliyetçi kesimin önemli bölümü, yapılan birçok etkinliğin gerçek milliyetçilik ile taban tabana zıt olduğunu göremiyor. Şu soruları soramıyor, örneğin:
Bir ‘Türk milliyetçisi’ nasıl olur da Abdullah Gül gibi birini cumhurbaşkanı yapar? Ekmeleddin gibi birini aday gösterip, Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olmasını sağlar? Meydanlarda bağırıp çağırarak tükürdüklerini yalayıp, ‘her türlü milliyeti ayaklar altına alan’ birini destekler?
Gerçek ve sahte milliyetçiliğin ne demek olduğunu merak edenlere Uğur Mumcu’nun bu konuda geçmişte yazdıklarını okumalarını öneririm.

SAHTE ATATÜRKÇÜLER

Dindarın, milliyetçinin sahtesi olur da Atatürkçünün olmaz mı? Bal gibi olur ve pirincin içindeki beyaz taş kadar tehlikelidirler.
“Gerçek ve sahte Atatürkçüler nasıl ayırt edilir?” sorusunun yanıtına gelince… Gerçek Atatürkçünün öncelikle emperyalizme karşı olması gerektiğini vurgulayan Uğur Mumcu’yu rehber alırsak, emperyal güçlere hizmet eden Kofi Annan’a övgüler düzen Kılıçdaroğlu ‘sahte Atatürkçü’; Kıbrıs’ı kaybetmemize yol açacak Annan Planı’na karşı geçmişte mücadele veren ve Genel Başkan Yardımcısı olduğu CHP’den uzaklaştırılan Onur Öymen ise ‘gerçek Atatürkçü’dür.

SORUN NE?

Yaşadığımız tüm sorunların temelinde emperyal güçlerin çıkarları ve kirli emelleri var. Bu emellerine ulaşmak için dindarların, milliyetçilerin, Atatürkçülerin gerçeklerini bir şekilde tasfiye edip, yerlerine sahtelerini getiriyorlar. Bu nedenle, Erbakan, Mumcu ve Öymen’in yerine, Erdoğan, Bahçeli ve Kılıçdaroğlu var, sahnede…
Türk halkı kesinlikle aptal değil, ancak önemli bölümü aynı güçlerin aynı emelleri doğrultusunda cahil veya yarı cahil bırakılmış durumda. Asıl sorun, bilmediğinin farkında olan cahil kesimden çok, yeterince bilmediğinin farkında olmayan ve çok şey bildiğini sanan yarı cahil kesimde. Pohpohlanarak, kolayca kandırılan ve ‘sahte’ liderlere biat eden her iki kesimin gerçekleri görüp, ikna edilmeleri gerekiyor. Zor, ama imkansız değil.

ÇÖZÜM NE?

Çözüm; gerçek dindarların, milliyetçilerin ve Atatürkçülerin seslerini yükseltmeleri; sahtelerini koltuklarından indirip, yerlerine oturmaları ve eğitim yoluyla halkı aydınlatmaları… A, B ve D planlarını bozacak bir ‘C Planı’, yani ‘3. Yol’ her zaman mümkün.
CHP’de böyle bir hareket başlıyor, umarım başarılı olur ve diğer partilere yayılır. Benzer düşünüyorsanız, yazıyı yakınlarınızla paylaşırsanız sevinirim.