Takvim 4 Mayıs’ı gösterdiğinde, Kadıköy’de nefesler tutulacak. Tribünler dolacak, gözler sahada olacak. Fenerbahçe ile Beşiktaş, sadece bir derbiye değil sezonun en zorlu maçına çıkmaya hazırlanıyor. Bu maçta mücadelenin yanında önemli olan; cesaret, inanç, arzu…
Fenerbahçe için artık iki yol ayrımı var. Kazanmak, zirveye ortak olmak ya da kaybetmek, sezonun geri kalanında yarıştan kopmak. Galatasaray’ın 5 puan gerisinde kalan takım için bu mücadele adeta bir dönüm noktası. Telafisi sıfır. İkinci şansı yok.
Beşiktaş tarafında ise başka bir hikâye var. Avrupa biletini kazanmak isteyen Siyah-Beyazlılar için bu maç, gelecek adına büyük bir fırsat. Eksik kadro, bozulmuş sistem… Ama bu derbi, tüm olumsuzlukların yanında tam bir meydan okuma fırsatı.
**
Bahane olmadan, Rakip zayıfmış demeden sahaya çıkıp kazanmak gerekiyor. İç sahada, tüm taraftarın önünde bu maç kazanılamayacaksa ne zaman kazanılacak? Camia için bu maç beklenti değil, ihtiyaç bu galibiyet.
Mourinho için de kader günü. Büyük bir teknik direktör olarak zor anlarda yazdığı hikayelere bir yenisi mi ekleyecek? Yoksa bir kez daha hayal kırıklığına mı uğratacak? Avrupa yolu kapandı, kupa unutuldu. Geriye kalan tek şey mücadele. Bütün inancıyla kazanmak zorunda.
**
Rakibin sorunu ortada. Yönetim karışık, finansal olarak bir çöküş… Şunu da unutmamak gerekiyor, bazen böyle dönemlerde en beklenmedik anda bir direniş ortaya çıkar. İşte derbi maçı da tam olarak bu zamanlar içindir. Beşiktaş sahip olduğu az ama değerli oyuncularla kendini gösterme peşinde.
**
Yıllardır devamlı yapılan yanlışlar artık doldu taştı. Rotası belli bile olmayan bir oyun yapısıyla bir sezon daha bitmek üzere. Tek bu maçla her şey değişmez belki ama bir umut gerekli. İşte o ateş belki de bu derbi de…
Kadıköy’ de yarın umutlar sahada olacak. Kırgınlıklar, sabırla bekleyen onlarca insan… Hepsi omuz omuza tek bir cevap isteyecek: Bu formayı gerçekten giymeye layık mısınız?
Kim gerçekten istiyor, kim mücadeleye hazır ve asıl kim pes etmeyecek…