Gaziantep’te oynanan maçın skoru basit görünebilir: 0-1. Ama bu galibiyet, Göztepe için rakamların ötesinde bir anlam taşıyor.
Bu, kaçan bir penaltıya rağmen ayakta kalan bir takımın, deplasmanda sabırla bekleyip doğru anı yakalamasının sonucu. İlk yarıda sahada ne Göztepe’nin aceleciliği vardı ne de Gaziantep FK’nin bir üstünlüğü. Orta saha kilitlendi, riskler azaltılmaya çalışıldı. Tribün baskısı vardı ama sakinlik korundu.
Göztepe, “önce oyunu tut” refleksiyle hareket etti. Skoru değil, maçı kontrol etmeye çalıştılar. İkinci yarıyla birlikte tempo yükseldi. Gaziantep FK bastırdı, Göztepe karşılığını verdi. İşte tam bu bölümde maç kırılmaya başladı. Bir duran toptan, bir anlık konsantrasyon… Penaltı kaçtı. Bu an, maçın psikolojik kısmıydı. Takımlarda böyle anlar dağılma sebebidir. Ama Göztepe düşmedi. Oyunu bırakmadı, ve sonra duran top geldi. Futbolda iyi kesilen bir korner, doğru zamanlama ve kararlılık… Janderson’un kafa vuruşu sadece bir gol değil dengeleri değiştirdi.
Golden sonra yaşananlar da gol kadar önemliydi. Gaziantep FK yüklendi, risk aldı, elinden geleni yaptı. Göztepe ise savunmada panik yapmadı. Topu gelişine vurmadı. Kaleci Lis’in soğukkanlılığı, savunmanın yerleşimi ve orta sahadaki pas akışı…
Sezon daha uzun. Yolu inişli çıkışlı. Ama Gaziantep’ten alınan bu galibiyet, Göztepe’nin bu ligde sadece var olmadığını, tehlikeli olduğunu gösterdi. Ve böyle anlamlı kazanılan deplasman maçı, bütün bir sezonun karakterini yansıtır.