Cumhurbaşkanı'ndan tescilli 'Hayırsever Rıza' yarın Amerikan adaleti önünde hesap verecek. Rıza'nın işi bu kez zor.

İnsafsız savcı Bharara davayı 'dolandırıcılık ve yaptırımları ihlal' olarak açmıştı. Dava şimdilerde daha vahim bir hal aldı. Davanın hakimi Richard Berman, ABD'nin İran'a yönelik koyduğu yaptırımları ihlal etmenin, 'ABD aleyhine bir güvenlik tehdidi oluşturduğunu' belirterek davanın seyrini değiştirdi.

Yandı gülüm keten helva.

Halbuki ne hayalleri vardı 'hayırsever' arkadaşın. Manhattan'da süper lüks bir daire kiralamıştı.10 milyon doları nakit, 50 milyon dolarlık da senet verecek, elektronik bir kelepçe takacak, fırsatını buldu mu pırrr. Ver elini gerçek hukuk ülkesi Türkiye...

Ama bu Amerikan adaletine laf anlatmak mümkün değil. Yemediler.

Bakın Amerikalı Hakim kefaletle serbest bırakılmayı ret gerekçesinde ne diyor;

Zengin zanlıların kendi paralarıyla oluşturacakları özel nezarethaneler, toplumdaki farklı muameleyi ve eşitsizliği güçlendirir. Zarrab'ın avukatının önerdiği kefalet şartları, zengin zanlıların tutukluluk hallerini daha az sıkıcı yapmaya yönelik bir öneri. Zarrab gibi maddi durumları iyi olan zanlılar, kendi özel hapishanelerini kurarak serbest kalmamalı.”

Savcı'nın kefaletle serbest bırakılma isteğine karşı 152 sayfalık iddianamesi daha da korkunç. Savcı Bharara, suç işlemek amacıyla örgüt oluşturduğunu iddia ediyor Zarrab'ın. Savcı ayrıca zamanın Türkiye Başbakanı'nın Zarrab'ı koruduğunu, soruşturmanın siyasi baskıyla kapatıldığını öne sürüyor.

Üstelik iddianamedeki dokümanların büyük bölümü 17-25 Aralık belgelerinden oluşuyor.

Rıza büyük açmazda. Ömrünün tamamını cezaevinde geçirmemenin tek yolu savcı ile işbirliği yapmak. Yani bülbül gibi ötmek. Pisliklerini bir-bir anlatmak.

Anlatacak.

Bakanları önüne nasıl yatırdığını anlatacak. Karşılığında neler verdiğini, neler aldığını anlatacak.

Çikolata kutularının altına yeşil dolarları yerleştirerek nasıl mühendislik harikaları yarattığını anlatacak.

Rüşvet olarak verdiği milyon dolarlık saatler karşısında, nasıl kağıt peçetelerden faturalar oluşturduğunu anlatacak.

Banka Genel Müdürü'nün ayakkabı kutularını nasıl doldurduğunu anlatacak.

Sıfırlanan Euro'ların üzerinde kendi resimlerinin bulunup bulunmadığını anlatacak.

Yetmezse ben 'Türk vatandaşıyım, beni yargılayamazsınız 2007 yılında henüz iki şirketim varken, Türkiye'de Bakanlar Kurulu beni "İstisnai İş Adamı" olarak Türk Vatandaşlığına aldı' diyecek.

Yetmedi mi ? “İddianamenizde de yer alıyor koskoca Türkiye Cumhurbaşkanı benden 'hayırsever' diye söz etti. Eşinin yönetiminde bulunduğu vakıflara milyonlarca dolarlık bağışta bulundum.” diyecek.

O da mı yetmedi. “Sizin iddianamenizdeki suçlamalardan Türkiye'de hakkımda hiçbir işlem yapılmadı. İşlem yapan hakim ve savcılar uçtu gitti. Yerlerine atananlar hakkımı teslim ettiler. Hem serbest bıraktılar, hem de paralarımı faizleriyle valizler içinde iade ettiler” diyecek.

Eh artık gerisi Amerikan Adaleti'ne kalmış.

Ama bizim beklentimiz bu “Hayırsever” vatandaşımızın son bir hayırseverliği de Türk halkına yapması; Yediği herzeleri tek-tek anlatması.