Zeytindağı; Kudüs'ün hemen doğusunda yöreye hakim tepede 809 metre yükseklikte bir dağ. Tepeden Mescid'i Aksa ve Kudüs'ün bir bölümünü görmek mümkün.Yamaçlarında dünyanın en eski Musevi mezarlığı yer alıyor. 160 bin musevinin mezarının bulunduğu söyleniyor. Zeytindağı, İncil ve Tevrat'da da sözedilen kutsal bir dağ. Burada gömülenlerin doğrudan cennete gideceğine inanılıyor. Bu nedenle buradan mezar satın almak isteyenlerin çok yüklü paraları gözden çıkarmaları gerekiyor.
Zeytindağı'nın bizim için başka bir önemi var. Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı'nın 4. Ordu Karargahının kurulduğu dağ. Ve bu dönemde bu yörede yaşanan acıları, dönen entrikaları ayrıntılarıyla anlatan ibret verici bir roman var; Zeytindağı...
Erdoğan Başbakan olduğu yıllarda bir grup toplantısında gençlere hararetle bu romanı tavsiye ediyor. 'Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun bu romanı mutlaka okunmalı' diyor. Ekliyor; "Bizim nasıl bir millet olduğumuzu anlatan, yüz yıl önceki Türkiye'yi anlatan safahatı gençlerimiz mutlaka okumalı."
Küçük bir hata var. Romanın yazarı Yakup Kadri değil, Falih Rıfkı Atay. Erdoğan büyük bir olasılıkla romanı okumamış. Gerçi daha sonra önüne konan bir notla hatayı düzeltiyor ama yine de okumuş olsa tabanına bu romanı herhalde önermezdi.
Bakın romandan birkaç pasaj okuyalım;
"Biz Kudüs 'te kirada oturuyoruz. Halep'ten bu yana geçmeyen şey, yalnız Türk kağıdı değil, ne Türkçe, ne Türk geçiyor. Floransa ne kadar bizden değilse Kudüs de o kadar bizim değildi. Sokaklarda turistler gibi dolaşıyoruz... Ticaret, kültür, endüstri, binalar her şey Arapların veya başka devletlerin.Yalnız jandarma bizim idi. Jandarma bile değil, jandarmanın esvabı.
Suriye, Filistin ve Hicaz'da 'Türk müsünüz?' sorusunun birçok defalar cevabı 'Estafrullah' idi. Bu kıtaları ne sömürgeleştirmiş, ne vatanlaştırmıştık."

Böyle diyor Falih Rıfkı unutulmaz anı-günlük kitabında.
Kudüs bugünlerde yine gündemde. O Kudüs ki 9 Aralık 1917'de kaybettiğimiz topraklar. O yıllarda ihanetin, entrikanin, kalleşligin diz boyu yaşandığı topraklar. Tam 30 bin şehidimizi toprağa verdiğimiz topraklar. İngiliz casusu Lawrence'in, yine İngilizlerin tanımlamasıyla "Kurnaz, yalancı, kuşkucu, kibirli, bilgisiz, arsız, gaddar bir Arap Şeyhi olan Şerif Hüseyin'i' kandırdığı topraklar... Lawrence'in 'Esir almayın öldürün' diyerek 5 bin askerimizi bir anda şehit ettiği topraklar...
Ortalık toz duman. Amerika'nın büyükelçiliğini Kudüs'e taşıma kararı tüm Müslüman ülkelerde olduğu gibi Türkiye'de de protesto ediliyor.
Şimdi Türkiye için itidal zamanı. Elbette bu karar protesto edilmeli ve karşı durulmalıdır. Ancak bugün Türkiye'nin en önemli sorununun Kudüs olmadığını asla akıldan çıkarmamak gerekir.
Falih Rıfkı Atay'ın Zeytindağı'nı bir kez daha okumakta yarar var.