‘Köpeğinize çok yararlı’ diyerek pazarlanan pahalı ürünler gerçekten ‘gerekli ve yararlı’ mı? Bazen son derece zararlı olabilirler mi?

Minik köpeğimiz Molly’nin, pire ve kenelere etkili ‘Simparica’ adlı ilacı ağız yolu ile kullanmasının ardından, sara benzeri kasılma nöbetleri, geçici bilinç kaybı ve solunum durması geçirdiğini; belki de ölümden döndüğünü yazmıştım, geçen hafta. Desteğinize ve yazıya gösterdiğiniz ilgiye çok teşekkürler. Molly’nin bacaklarındaki istemsiz kasılmalar iyice seyrekleşti, iştahı da yerine gelmeye başladı ama tam düzelmedi. İlacın etkisi 35 gün olduğu için sanırım biraz daha zaman alacak.

Geçtiğimiz hafta birçok veteriner parazitoloji profesörü meslektaşımla konuya ilişkin uzun görüşmelerimiz ve yazışmalarımız oldu. Tüm hocalarımın ve veteriner hekim meslektaşlarımın ortak görüşü şöyle: “Simparica adlı ilacın sağlam bir köpeğe pire ve keneden korunma amacıyla verilmesi son derece yanlış. Bu ilacın sadece tedavi amaçlı olarak ve diğer ilaçlara dirençli enfestasyonlarda kullanılması gerekir.”

Peki bu ilaç, neden gereksinim duyan sokaktaki veya hayvan barınağındaki köpeklerde kullanılmıyor da minicik ev köpeklerinde bile yaygın olarak kullanılıyor?

İşte ‘kapitalizm’ burada devreye giriyor. “Madem ki hastalık sayısını arttıramıyoruz, hasta sayısını arttırarak kar edelim” mantığıyla ilaçlar, endikasyonları dışında pazarlanabiliyor. Beni asıl rahatsız eden Simparica’nın ABD’deki prospektüsü ile Türkiye’deki prospektüsü arasında önemli farkların bulunması. Örneğin:

1-Türkiye’deki prospektüste en üstte ‘Pire, kene, demodex, sarkoptik ve kulak uyuzu dahil benzersiz geniş koruma’ ifadesi yer alıyor; referans olarak da kendi prospektüsü verilmiş, yani firma kendi kendini refere etmiş. Oysa ABD’deki prospektüs “Uyarı: Federal (ABD) kanunlar, bu ilacın lisanslı bir veteriner hekim tarafından uygulanması veya reçete edilmesi dışında kullanımını kısıtlar” diye başlıyor (Türkiye’de bu kısıtlama yok) ve endikasyonlar pire için tedavi ve korunma, kene için tedavi ve kontrol ile sınırlı; yani korunma (profilaksi) sadece pireler için geçerli.

2-ABD’deki prospektüste “Hayvan Güvenliği” başlıklı bölümde, 8 haftalık Beagle’lara maksimum dozun 3 veya 5 katı, tekrarlayan dozlarda uygulandığında, bazı köpeklerde titreme, kas koordinasyon bozukluğu, kasılma nöbetleri geliştiği yazıyor. Türkçe prospektüste bu bilgiler “İlaç Etkileşimleri” başlığı altında (ne ilgisi varsa) çok kısa özetlenmiş. “Tüm köpeklerin tedavisiz iyileştiği” yazıyor ama ABD'deki prospektüste yer alan bundan sonraki şu bölümler ‘unutulmuş’:

“Ancak 5 kat doz uygulanan bir köpekte 6. dozdan 2 saat sonra başlayan anormal kafa koordinasyonu düzelmemiştir… …Ayrı bir farmakokinetik çalışmada, 3 kat doz alan bir köpeğin üçüncü aylık dozundan 2 gün sonra uyuşukluk, iştahsızlık, kas koordinasyon bozukluğu (ataksi), titreme, uyum bozukluğu (dezorientasyon), aşırı salya, bilinç bozukluğu gelişmiş, köpek tedavi edilmemiş, ötenazi (öldürme) uygulanmıştır.”

Türkiye’de ana sorun, koruyucu (profilaktik) özelliği çok sınırlı olan bu ilacın son derece ciddi yan etkileri olmasına, bu yan etkilerin ilaç tekrarlandığında artmasına karşın, Molly’de olduğu gibi, hiçbir sorunu olmayan, sapasağlam bir köpeğe, aylar boyunca veriliyor olması ve köpek sahiplerinin uyarılmaması. Oysa bu ilacın yerine kullanılacak deltametrin içeren bir tasmanın, çıkarılınca geçen alerjik reaksiyon dışında yan etkisi yok; köpekler için ölümcül olabilen leyişmanyaz enfeksiyonunu bulaştıran tatarcık sineklerini, kalp kurdunu bulaştıran sivrisinekleri ve keneleri de kaçırıyor (Simparica kaçırmıyor, kan emince öldürüyor).

Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan beklentim, ruhsat çıkarılırken üretici ülkedeki prospektüsün doğrudan tercüme edilmesinin ve sık revize edilmelerinin sağlanması; bu tür ilaçların veteriner hekim kontrolü dışında satışının engellenmesi (ABD gibi) yönünde.

Geçen hafta ilgili firmanın bir yetkilisinin arayıp, “Köpeğinize geçmiş olsun; uyarılarınızı göz önüne alarak gerekli düzenlemeleri yapacağız, İzmir HAYTAP’a seve seve bağış yaparız” demelerini bekledim. Bu arada iki avukatımın yanında, hayvan hakları konusunda uzmanlaşmış hukukçu öğretim üyeleri, Türkiye’de veya ABD’de dava açabileceğimizi söylediler. ABD’de yaşayan oğlum (o da Molly’nin sahibi sayılır) ABD diyor. Ama ben hakimlerimize ve Türk adaletine güveniyorum.

Bu yazıyı bana hayvanseverliği aşılayan, üç yıl önce aramızdan ayrılan annem Özlem Ok’a armağan ediyorum. Hayvan sahipleri de ‘Anne’ gibidir; tüm Annelerin Günü kutlu olsun.