İsveçli psikiyatrist Anders Hansen'in kitabı, adıyla bile çarptı beni: İyi Hissetmenin Dayanılmaz Zorluğu!.. Bu kitabı okurken sürekli tercihlerinizin muhasebesini yapıyorsunuz... Sürekli iyi hissetmek, kesintisiz biçimde mutlu olmak, hayatta hep güzel şeyler yaşamak zorunda mıyız? İnsan gerçekten bunlar için kendini yiyip bitirmeli mi? Anders Hansen, kesintisiz mutluluğun mümkün ve gerekli olmadığını söyleyerek bizi bu ikilemden kurtarıyor.

Kendini iyi hissetme, esenlik içinde olma, her daim mutlu olma çabası, artık bir cephe savaşı gibi seyrediyor. Ne trajikomik ne beyhude bir çaba!

İsveçli psikiyatrist Anders Hansen, İyi Hissetmenin Dayanılmaz Zorluğu adlı kitabında, 'kafa açan' sorularla çerçevesini çiziyor bu durumun.

Hansen'in kitabının alt başlığı daha da ilginç:

"Neden Zihnimiz Her Şey Yolundayken Bile Susmaz?"

Hansen bu sorunun ne anlama geldiğini kitabında uzun uzun irdelese de ben kendimce cevabını hemen vereyim:

Zihnimiz sefih, haris ve şükürsüz bir müzayedeci gibidir. Hep fazlasını ister. Oysa ruhsal ve fiziksel olarak esenlik içindeyizdir. Aç açık da değilizdir ama onun derinliklerinden gelen sinsi kışkırtmalarına kulak tıkayamayız:

Her geçen an her bakımdan daha iyisi, daha güzeli olsun!

Mümkün olmaması bir yana, bunu neden istediğimizi kendimize bir kez olsun sormuşluğumuz bile yoktur. Yazarın asıl can alıcı sorusu, kitabının ilk bölüm başlığıdır:

"Her Şey Bu Kadar İyiyken Kendimizi Neden Böyle Kötü Hissediyoruz?"

İşte bu ifade, günümüzün tatminsiz bireyini birkaç sözcükle özetleyen şey. Ancak tatminsizlikle, şükürsüzlükle de açıklanamayan bir şey var burada. Ruhsal açmazlarımızın sınır çizgisi tam burada çiziliyor. Bizi daha ciddi ruhsal açmazlara götüren yollar da!

Altında kalacağımız çürük binanın temeli burada atılıyor.

Yazar, kitabında sıkça vurguladığı birçok ruhsal sorunumuzun kökenini 'evrim'e dayandırıyor. Hansen'in teorisini şöyle özetleyebiliriz:

İnsan beyni hayatta kalmak üzere evrimleşmiştir. Tercihlerini bu savaşın gereklerine uygun olarak yapar. Eğer bir noktada kendini savunamıyor ya da başarısızlığa uğruyorsa o noktada yeterince evrimleşmediği içindir.

ESENLİĞE BİYOLOJİK BİR YAKLAŞIM

Anders Hansen, "Esenliğimize yönelik biyolojik bir yaklaşım" olarak çerçevesini belirlediği çalışmasının ilk ve ağırlıklı bölümünde, varoluşumuzun evrimsel köklerine iniyor. Ta o zamanlardan beri evrimleşmiş ya da yeterince kendini geliştirememiş ruhsal savunma sistemlerimizin hayatımızı ve kararlarımızı nasıl etkilediğini 'biyolojik' bir perspektifle ele alıyor.

Hansen bu bölümde "Neden duygularımız var", "Hafif anskiyete ağır panik atağa nasıl dönüşür?", "Depresyon vücudumuzdaki enerjiyi koruma yöntemi midir?", "Sosyal temasımızla arzu ettiğimiz sosyal temas arasındaki fark nedir?", "Bisiklet testinin depresyon riskiyle ne gibi bir ilgisi olabilir?", "Hiç Olmadığımız Kadar kötü mü Hissediyoruz", "Neden hiçbir şeyin değişmeyeceğine ve olayların kaçınılmaz olduğuna ısrarla inanmak isteriz?", "Mutluluk arzusu nasıl bir tuzağa dönüşür?" gibi bir biçimde kendimize yönelttiğimiz kadim soruların cevaplarını bulmamıza yardım ediyor.

HANSEN'İN EN ÖNEMLİ 10 İÇGÖRÜŞÜ

Anders Hansen, kitabının son bölümünde, on temel sorunsal üzerinden önemli tespitlerde bulunuyor.

* Biz sağlık, ya da mutluluk için değil, hayatta kalmak ve üremek için tasarlandık.

* Duygular, davranışları etkilemek için vardır.

* Anksiyete ve depresyon nasıl olur da savunma mekanizması olur?

* Uykusuzluk ve uzun süreli stres iletlerine günümüzde ne gibi tehditler eklendi?

* Fiziksel aktivite sadece kasları güçlendirmez.

* Sonsuz hastalıkların kaynağı yalnızlıktır.

* Genler mi daha önemli yoksa çevre mi?

* Mutluluğu boşverin! Gerçekten mi?

* Eğer her şeye rağmen kendinizi kötü hissediyorsanız...

ÇOK SATAN KİTAPLARIN YAZARI

Ülkemizde ilk kez kitabı yayınlanan Anders Hansen'den de kısaca söz edelim.

Psikiyatrist, konuşmacı ve çoksatan kitapların yazarı İsveçli Anders Hansen, beyin sağlığı ve yaşam tarzı arasındaki bağlantıları araştıran kitaplarıyla tanınıyor. Yazarın hayatımızın ruhsal süreçlerine dair pratik öneriler içeren bir diğer kitabı Hjärnstark ve Skärmhjärnan (Bu adı öylece yapay zekayla filan çevirmek kolay değil. Yanlış olmasındansa eksik kalsın.) önümüzdeki dönemde yayımlanacak.

İyi Hissetmenin Dayanılmaz Zorluğu / Anders Hansen / Nova Kitap

Bir Ask Internet Icin

Her şeyden kaçarken kendinize yakalanmak

Sadece meslek hayatının değil, hayatın kendisine dair acemiliğini üzerinden atamamış çevirmen Natalie - onu romanda kısa söylenişiyle Nat diye tanıyacağız- bir anda yaşantısını ve alışkanlıklarını şehirde bırakıp İspanyol kırsalında kiraladığı bir köy evinde yaşamaya başlar. Evdeki her şey Nat'in kendi hayatı gibi kırık dökük ve çoraktır. Tıpkı kendi hayatı gibi, esaslı bir bakıma ve radikal değişikliklere ihtiyacı vardır. Ancak günler geçtikçe genç kadın şehirdeyken kafasında kurduğu doğanın bağrındaki hayatın sandığı kadar kolay ve insancıl olmadığını hayretler içinde tecrübe ettikçe bunalmaya başlar. Mülk sahibinin verdiği huysuz köpeğiyle yeni hayatına alışmaya çalışan Nat, dedikoducu, küçük çıkarlarının peşinde ömrünü heba eden ve burnunu her şeye sokan taşralıların gürültülü yalnızlığı arasında hayatına sahip çıkmaya çalışır. Fakat güvenden uzak, her an yeni endişeler kusan hayatı, türlü zorluklarıyla üstüne üstüne gelmektedir.

Ünlü Katalan yönetmen İsabel Coixet'in iki yıl önce başarıyla sinemaya da uyarladığı Bir Aşk, sanıldığı üzere bir aşk romanı değil, modern bireyin zaman zaman maruz kaldığı yalnızlığa bürünmüş korku, endişe ve güvensizlik sarmalında bir hayata tutunma öyküsüdür.

Rahat ve sakin anlatımıyla farklı empatiler de kurdurabilecek özgün bir roman. Bu romanı omuyup sevecekler için küçük bir müjde: Yazarın bir başka romanı La Familia / Aile önümüzdeki haftalarda vitrinlerde yerini alacak.

GENÇ VE ÜRETKEN BİR YAZAR

Madrid doğumlu İspanyol yazar Sare Mesa'nın yazarlık serüveni hayatına şiirlerle başladı. İlk şiir kitabını 2007 yılında yayımladı. 2008'de ilk öykü derlemesini, bundan iki yol sonra da ilk romanı El Trepanador de Cerebros'u çıkardı. Sara Mesa'nın çok sayıda roman ve öyküsü birçok farklı dile çevrildi. Mesa'nın Türkçedeki ilk eseri Bir Aşk, 2020 yılında El País, El Cultural ve La Vanguardia tarafından yılın en iyi romanı seçilmişti.

Bir Aşk / Sara Mesa / Sel Yayıncılık

Babam Internet

Tutucu Amerikan toplumunun

karanlık ve yoz çehresinden!

1987'de hayata veda etmişti James Baldwin. Bir dönem İstanbul'da yaşamış ve Engin Cezzar - Gülriz Sururi ile dostluğuyla İstanbul'da hoş anılar bırakmıştı. James Baldwin, siyahi bir eşcinsel olarak ikiyüzlü ve ırkçı Amerikan toplumunun baskısını hayatı boyunca en derinlerinde hissetmişti. Bu durumu sosyal ve psikolojik bir derinlik olarak yazarın tüm eserlerinde görürüz.

James Baldwin’in öykülerini bir araya getiren Bu Sabah, Bu Akşam, Çok Erken'deki sekiz öykünün her birinde bu izleklerin... ırkçılığın ve şiddetin yarattığı izleri takip ediyoruz.

Kendisi gibi önemli bir siyahi yazar ve şair olan Langston Hughes'in "Deniz, dalgaları nasıl kullanırsa o da kelimeleri öyle kullanıyor" diyerek iltifat ettiği Baldwin'in öyküleri, usta çevirmen İlknur Özdemir'in yetkin Türkçesiyle dilimize aktarıldı.

Bu öykülerde uzun yıllardır yaşadığı Paris’ten ülkesi Amerika’ya dönmek üzere olan siyahi bir müzisyenle, uyuşturucudan kurtulmak isteyen bir gençle, çocukluğundaki travmatik bir olayı hatırlayan ırkçı bir beyaz polis ile tanışırken "fırsatlar ülkesi" ve 'demokrasının beşiği' diye övülen ABD'nin kirli yüzüne tanıklık ediyoruz.

Sevenleri bilir, James Baldwin okumak, üzücü, hazin ve utandıran düşüncelerle empati kurmak, onun dinamik ülubuyla sizi bir anda kuşatan huzursuz kişilere ve olaylara maruz kalmak demektir.

Bu Sabah, Bu Akşam, Çok Erken / James Baldwin / Yapı Kredi Yayınları

Sabahattin Alinin Internet

Sabahattin Ali'nin Ankara'sı

İçimde ince bir sızı duymak için Sabahattin Ali'nin adını duymam yeter. Bir türlü kabullenemem onun, soğuk, ıssız ve karanlık ormanda katledilmesine. Onu tanıdıkça, hayatını anladıkça çektiği çilenin ve acıların hafifleyeceğine inanmak isterim. Sabahattin Ali'nin mirasında, hâlâ tazeliğini koruyan öykü ve romanlar değil, hazin bir hayat öyküsü de vardır.

Sinemaya ilgisi, öykü ve romanlarıyla tanıdığımız Tolga Aydoğan'ın Sabahattin Ali'nin Ankara'daki Ayak İzleri, anlatmaya çalıştığım kişisel sebeplerden ötürü benim için çok kıymetli.

Aydoğan'ın benzersiz çalışması, yazarın hayatında önemli bir yer tutan başkentte kaldığı evleri, iş yerlerini, müdavimi olduğu mekânları, dolaştığı sokakları, Ankara'nın içinden Sabahattin Ali bulunmuş bir dönemini anlatıyor aynı zamanda.

Bir ilk olan çalışmadaki fotoğraf ve belgeler, biyografiye büyük bir zenginlik katıyor.

Sabahattin Ali’nin Ankara’daki İzleri / Tolga Aydoğan / Yapı Kredi Yayınları

Akdeniz-3

Denizcilik ve askeri tarih

perspektifinden farklı bir Akdeniz

Başta Fernand Braudel ve David Abulafia'nınkiler olmak üzere Akdeniz üzerine pek çok önemli çalışma var.

Ernle Bradford, Akdeniz dünyası ve denizcilik konularında uzmanlaşmış, geçtiğimiz yüzyılın en ünlü İngiliz tarihçilerindendi. Antika mücevherat konusundaki uzmanlığıyla da bilinen yazarın bu çalışması, Akdeniz'in antik çağlardan modern zamanlara kadar denizcilik ve askeri tarihine odaklanıyor.

Uzun ve kanlı bir tarihe sahip olan, birçok imparatorluğun yükselişine ve çöküşüne tanık olmuş Akdeniz'i tanımak, biraz da bizim topraklarımızın kadim hikayelerini ve genlerimizde taşıdığımız eski uygarlıkların kültürünü, birikimini ve yaşama biçimlerini öğrenmek demektir. Bu bakımdan Akdeniz'e dair yazılmış her kitap, ilgiye ve takdire şayandır.

Akdeniz - Bir Denizin Hikâyesi / Ernle Bradford / Alfa Yayınları

Seytanın Tutsakları

İnsanlığın sınırlarına

dair gotik bir hikaye

Polonya'nın dünya edebiyatına armağan ettiği en önemli isimlerinden, geçtiğimiz yüzyılın sembol yazarlarından Witold Gombrowicz, eserlerinde insanın sosyal bir varlık olarak sürekli etkileşim içinde olduğunu ve başkalarından ayrı tek bir birey olarak düşünülemeyeceğini vurgular.

Witold Gombrowicz, edebi kariyerinin doruk noktası olarak gördüğü Şeytanın Tutsaklarında yine insan ve insanlığın uç noktalarındaki ruh halleri ve durumlarına dikkatimizi çekiyor.

Ürküten bir şato, yeraltı geçitleri, şirazesinden çıkmış dejenere aristokratlar, medyumlar, femme fatale bir tenisçi ve ona çok benzeyen tenis öğretmeniyle bu romanı, yazarın ileride yazacağı kitapları için bir çıkış noktası olmuştur.

Şeytanın Tutsakları / Witold Gombrowicz / Everest Yayınları

Itaatsizlik Internet

Geleneğin sınırları arasına

sıkışmış iki kadının hikayesi

Margaret Atwood’un kalem çırağı olan İngiliz yazar Naomi Alderman, feminist distopya türündeki başarısını 2017’de Women’s Prize Edebiyat Ödülü’nü kazanan Güç romanıyla kanıtlamıştı. Alderman, daha bireysel kimlikleri ile toplumun çizdiği sınırlar arasında sıkışan iki kadının hikâyesini anlattığı İtaatsizlik ile de 2006’da Orange Yeni Yazarlar Ödülü ve 2007’de Sunday Times Yılın Genç Yazarı Ödülü’nü kazanmıştı. Melankoliyi umutla birleştirerek okura yansıttığı İtaatsizlik, 2017’de başrolünde Rachel Weisz ve Rachel McAdams’ın oynadığı filme de uyarlanmıştı.

İtaatsizlik / Naomi Alderman / İthaki Yayınları