Geçtiğimiz günlerde CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, patates kanseri ya da patates siğil hastalığına ilişkin Tarım ve Orman Bakanlığının yanıtlaması istemiyle TBMM’de soru önergesi vermişti.

Söz konusu soru önergesine cevap veren Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kişirçi, patates siğil hastalığının yayılımını doğrulayarak, 26 ilde karantina tedbiri uyguladıklarını bildirmişti.

Hazır gündeme gelmişken 2004 yılından beri etkisini gösteren patates siğil hastalığının yayılımına ve etkisine kısaca bir bakalım.

-Toprakta 20-30 yıl süresince yaşayabilen bu hastalık, aynı zamanda verimliliği de yüzde 60-70 oranında düşürüyor.

-Patates üzerinde yumrular, siyah halkalar şeklinde kendini gösteren siğil ile mücadele için herhangi bir tedavi yöntemi bulunmadığı söyleniyor.

-Hastalıklı toprağın rüzgar ya da hayvanlarla çevreye taşınmasıyla hastalık da yayılım gösteriyor.

Aslında her hastalık gibi bu siğil de varlığını sürdürmek için her yolu deniyor.

Peki 2004 yılından beri kendini gösteren bu hastalığa hangi bakan çare bulabilecek?

Bakan Kirişçi döneminden önce de aynı konu yine CHP’li Vekil Gürer tarafından gündeme getiriliyor ve aynı yanıt alınıyor. Hatta o dönem tarlasını ekemeyen çiftçiye de yanlış bilmiyorsam 110 TL gibi bir destek ödemesi yapılıyor vs.

Gelip geçici çözümlerle işlerin yürümediğini biliyoruz. Her şeyin bir çözümü, çaresi vardır. Ancak bunu aramak, buna kafa yormak da çok önemli.

Yaklaşık 18 yıldır görülen tehlikeye neden bir çare bulunamadı? Sizce bir siğil hastalığıyla baş edemeyecek kadar güçsüz bir ülke miyiz?

Dünyadaki patatesin yüzde 1’ini Türkiye üretiyor. Bu azımsanamayacak kadar ciddi bir rakam. Bu oranla dünyada 16’ncı sırada yer alan Türkiye’nin, bu üründen vazgeçemeyeceğine göre bir çare, çözüm bulup yoluna devam etmesi şart.

Bence burada zihniyet ve liyakat tartışmaları yeniden açılabilir…

Şimdi diyeceksiniz ki 'alt tarafı patates arkadaş amma abarttın! Patatesle dünya devi mi olacağız?'

Ancak siz de kabul edersiniz ki besin değeri ve kullanım alanı bakımından patates insanlık için önemli bir gıda, hatta açlıkla mücadelede kullanılan başlıca enstrümanlardan biridir. Ayrıca pandemi dönemi ve son zamanlarda yaşanan krizler dikkate alındığında özellikle gıda ürünlerinin değerinin paha biçilmez olduğunu hepimiz iyice anladık diye düşünüyorum.

Yani anlayacağınız sadece patates ile dünya devi olmayız ama dünya devlerinin hiçbiri patatesten vazgeçmiyor.

Yeniden siğil hastalığına dönecek olursak, hastalıkla mücadele için 26 ilde karantina tedbirleri uygulanırken bir yandan da taze patates ihracatçısı ülkemizin, turfanda patates üretimi yapılan Adana ve Hatay illerinde de don nedeniyle üretimde yüzde 15 oranında düşüş bekleniyor. Yani anlayacağınız Türkiye’de 2022 yılı toplamında turfanda yani erken hasat patates üretiminde yüzde 5 oranında bir düşüş öngörülüyor.

Şimdi buraya kadar anlattıklarım bir köşede dursun. Biz tarladaki taze patateslerimizi koruyamazken, dünyadaki başlıca patates üretici ülkelerin ne yaptığına bakalım.

Gelişmiş ülkeler, patatesi hammadde gibi taze olarak ihraç etmiyor, onu işliyor, gıda sanayisinde daha yüksek katma değere dönüştürüp, ondan sonra satıyorlar.

Yani biz patatese gereken değeri vermiyoruz!

Aslında konuyu özetleyecek olursam, bu kadar soruna rağmen patates üretiminde dünyada 16’ncı sırada yer alan Türkiye, sorunlarına ciddi bir şekilde çözüm arayışı içinde olsa bir çok konuda listenin başındaki ülkelerle yarışabilecek noktaya gelebilir. Ki sektörü iyi bilenler bilir ki, Türkiye’nin dekar başına patates verimi, rakip bir çok ülkeye göre de daha yüksektir.

O zaman sözü noktalamak gerekirse, enseyi karartmaya gerek yok, çözüm bulmak zor değil, hele imkansız hiç değil.