1-7 Nisan Kanser Haftası olarak kutlanıyor, 4 Şubat da Dünya Kanser Günü idi. Amerikan Kanser Cemiyeti ve Lance Armstrong Vakfı'na bağlı Livestrong adlı kuruluşun yaptığı bir ortak çalışmada, kanserin dünyaya yıllık  maliyetinin bir trilyon dolara yaklaştığı açıklandı. Kanseri,750 milyar dolar ile kalp ve damar patolojilerini kapsayan hastalık maliyetleri takip ediyor. Kanserin neden olduğu maddi kayıp, Amerika Birleşik Devletleri için Gayri Safi Milli Hasılasının %1.73’üne takabül etmekte. Macaristan’da ise GSMH’nin %3’ü.

Türkiye’de her yıl 200.000 kişiye kanser tanısı konuluyor ve 30’a yakın merkezde çalışan 120 profesör ile 80 civarındaki doçentten oluşan üst uzmanlık dalı olan onkoloji bölümlerince tedavisi sürdürülüyor. Ülkemiz için kanserin yıllık maliyeti 2.5 milyar euro düzeyinde.

Dünya’da her yıl 8 milyonu aşkın kişi hayatını kanser nedeni ile kaybediyor. 13 milyon insana ise her yıl yeni kanser tanısı konuyor. Ölümlerin %60’ı ve yeni tanıların %50’si az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülke insanlarında gerçekleşiyor.

***

Eskiden, kanserin zengin, Batılı ve sanayileşmiş ülke insanlarına özgü bir hastalık olduğu düşünülürdü. Günümüzde, Uluslararası Kanser Araştırmaları gibi güvenilir  kuruluşların yapmış olduğu istatistiki çalışmalar, bu düşüncenin yanlışlığını ortaya koymuştur. Artık dünya kanser yükünün büyük kısmını az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler taşımaktadır. Her yıl 13 milyon yeni tanı ve bir o kadar da bu hastalık nedenli ölüm düşünülüp, önümüzdeki 20 yılda da bu sayıların katlanacağı hesaba katıldığında, zaten kaynakları yetersiz olan bu grup ülkeler açısından ortaya çıkan sosyal ve tıbbi maliyet tüm çıplaklığı ile ortaya çıkmaktadır.

Vaka istatistiklerinin daha güvenilir olduğu Batı ülkelerinin önümüzdeki yıllar için yapmış olduğu projeksiyonlarda, her üç kadından birinin ve her iki erkekten birinin yaşam süreçleri içinde kanser ile karşılaşmaları beklenmektedir. %30 ve %50 oranları artık epidemi diye adlandırılan bir tür salgın durumunu akla getirmekte ve durumun vahametini ortaya koymaktadır.

Kanser vakalarının artmasının en dominant nedenleri, demografik yapıdaki değişkenlerden dünya nüfusu artışı ve yaşlı nüfus gradiyentindeki yükselmedir. 

***

Kanser ileri yaşla riski artan bir hastalıktır. Yaşam süresinin artmasına paralel olarak yaşlanmanın hücresel ve moleküler düzeyde yapmış olduğu hasarlar ve bağışıklık sistemi yetersizlikleri kanser için potansiyel bir durum oluştururken, kanser oluşturan birçok etkene uzun yaşam nedeni ile daha fazla maruziyet de aynı kapsamda riski artırmaktadır. Kanser, bilindiği gibi, organizma ya da organ bütünlüğü içinde, hücreleri kontrol edilemeyen bir 

şekilde büyüyen kötü huylu tümörler için verilen genel bir terminolojidir ve ülkemizde de bir çok Batı ülkesinde olduğu gibi erkeklerde en sık prostat, kadınlarda da meme kanseri görülmekte, bunları akciğer ve kalın bağırsak kanserleri takip etmektedir.

Kanserlerin büyük çoğunluğu çevresel faktörlerden kaynaklanır: Kronik enfeksiyonlar, tütün

kullanımı, alkol tüketimi, obezite, çevre kirliliği, güneş kaynaklı ultroviyole ve x ışınları ve kimyasal toksik kanserojen ajanlar bir kalemde akla gelen etkenlerdir.

Bugün, kanser vakalarının totalinin üçte birinin tütün kullanımı sonucu olduğunu biliyoruz ve bu tespit, kanser olgularının etiopatogenezinde fizik aktivite eksikliğinden genetiğe kadar bir çok faktör üzerinde durulurken sigara gibi önlenebilir risk etkenleri üzerinde daha fazla durulmasının nedenini açıklamaktadır. Günümüzde, tanı ve tedavi süreçlerindeki teknolojik gelişmeler ve erken tanı imkanları, kanseri engellenebilir ve/veya kontrol edilebilir hale getirmiştir. Ama görünür gelecekte, kanserin oluşum mekanizmalarının tamamen anlaşılması ve kansere bağlı ölümlerin bütünüyle ortadan kalkması söz konusu değildir. Ülkelerin giderek artan kanser olgularının bütçe yükleri için işbirliği yapması, kanserden korunma için küresel anlamda sigara, alkol ve obezite ile savaş programlarının oluşturularak etkin politikaların uygulanması ve bireysel farkındalığın artırılarak risk grupları için taramaların yapılması öncelikli stratejiler olarak görülmektedir.