İngilizce karşılıklarına bakınca, tarih (history) ve masalın (story) nasıl iç içe geçtiği apaçık ortada. Okuduğum birçok kaynak, bugün tarih olarak bize sunulan, hatta dayatılan birçok şeyin aslında ‘masal’ olduğunu gösteriyor.

Dünya tarihinde çok önemli yerleri olan ve kökleri derinlere uzanan Anadolu uygarlıkları görmezden gelinirken, Yunan ve Latin uygarlıkları medeniyetin başlangıcı gibi gösteriliyor, örneğin. Oysa Yunan uygarlığının temelini oluşturan Girit’teki Minos uygarlığı ile Latin uygarlığının dayandığı Etrüsklerin Anadolu kökenli oldukları son derece açık. Bu toplumlarda kadınların yeri, bunun en önemli kanıtlarından biri.

Hititler, Luviler ve Anadolu’da Kadının Yeri

Dünyaya uygarlığın ve aydınlığın yayılmasında çok önemli bir yeri olmasına karşın, neredeyse yok sayılan uygarlıkların başında Anadolulu Hititler ve Luviler geliyor. Luvilerin geçmişi Milattan Önce 6500’lere, Çatalhöyük’e kadar gider. Afganistan'dan İspanya’ya dek uzanan çok geniş bir coğrafyada, özellikle Türkiye ve Yunanistan’da, birçok kent (Atina ve Larisa dahil), akarsu ve dağ adları Luvice kökenli. İlyada ve Odesa destanındaki adlar; drama ve tragedya gibi sözcükler de…

Arap kültürünün öne çıkmasıyla, günümüzde itilip kakılan, dövülen, öldürülen kadınlarımız, binlerce yıl önce, ‘Ana Tanrıça’ kültürü ve anaerkil aile modelinin baskın olduğu aynı coğrafyada baş tacı ediliyor ve onlara tapılıyordu. 3288 yıl önce imzalanan tarihteki ilk antlaşmada (Kadeş) bir kadının (3. Hattuşili’nin eşi Kraliçe Pudu Hepa) adı (mührü) vardı, ama bugün kadının adı yok, Anadolu’da.

Anadolu Ana Tanrıçası Kibele (Kubaba, Kübel, Hübel) değişik toplumlarda farklı isimler altında 7000 yıldan fazla süreyle öne çıkmış, Luvi kültürü ile Ege adalarına, Yunanistan’a, İtalya’ya Avrupa’ya ve Mezopotamya’ya yayılmıştır. Kullandığımız ‘Kıble’ sözcüğünün kökeni de Kibele’dir. Ana Tanrıça Kibele, Luvilerde Ma (Ama) veya Dida (Dinda, İda), Efes’te Artemis olarak karşımıza çıkar. Boşuna ‘Ana-Dolu’ değil, bu toprakların adı.

‘Eğri Tarih’ ve ‘Mu Uygarlığı’ Masalı

‘Gerçek tarih’i örtmek için, doğru dürüst bir tarihleri olmayan, bugünün güçlü ve emperyal ülkelerinin yarattıkları, ‘eğri tarih’ olarak adlandırılabilecek masallar da uydurulmuş.

‘Eğri tarih masalları’na en iyi örnek ‘Mu Uygarlığı’. Ortada tek bir tablet yokken, ciltlerce kitap yazan, asker olmamasına rağmen, nasılsa ‘Albay’ olmayı başaran (!) James Churchward’ın ‘Mu Uygarlığı Masalı’na Atatürk kanmamış; araştırma amacıyla Güney Amerika’ya gönderdiği Tahsin Mayatepek’e kızdığı için, doğrudan değil Türk Dil Kurumu aracılığı ile mektup yazarak, çevrilen kitaplardaki yanlışları ve çelişkileri tek tek sıralamıştır.

Derin bir tarih bilgisine sahip olan Atatürk’ün, masalların yerini alacak ‘gerçek tarih’in, özellikle de Anadolu ve eski Türk uygarlıkları tarihinin araştırılması için Türk Tarih Kurumu’nu kurduğunu ve servetinin önemli bir bölümünü bu kuruma bağışladığını anımsayalım. Kadınlara verdiği değeri ve önemi de…

Atatürk’te buluşmak ve onun yolunda yürümek dileğiyle…