Dünyadaki ve Türkiye’deki gelişmeler olayların evrimini farklı boyutlara taşıma eğilimi içersinde. Temelinde hegemonik güçlerin savaşı olarak görülen bu mücadelenin giderek evrensel boyutta çıkar hesaplarını ön plana çıkaran bir anarşi ortamının zeminini hazırladığı görmezlikten geliniyor.
Ukrayna olayı, İsrail-Hamas savaşının gölgesinde kaldı. Aynı şekilde açlık, tahıl ve ürün yetmezliği, petrol ve doğalgazdaki fiyat artış trendi, ülkelerin dış politikalarındaki değişiklikler, demokrasi çığlıkları atanların antidemokratik tutumları, özgürlükler, insan haklarının ortadan kaldırılmasına yönelik girişimler, ikinci plana itildi. Bu ülkeleri yöneten kişilerin gerçek yüzleri ortaya çıktı.
Sorunları çözümleyen değil sorun yaratan ilişkiler evrensel ve yerel boyutta giderek ana politikalar oldu. Sorunları çözecek önerileri getirenlerin kendi ülkelerinde bunları artıracak bir tutum içerisine girmeleri, bu önerileri önemsizleştirdi. İsrail-Hamas Savaşı, Amerika’nın, Çin ve Rusya ya karşı kurmak istediği egemen olma savaşıdır. Ülkelerin bu gerçeği görerek politikalarını oluşturmaları gerekiyor. Amerika, hedefine ulaşmak için ülke farkı gözetmeksizin bunu gerçekleştirmeye çalışacaktır. Bu bir hesaplaşma savaşının başlangıcıdır. Barış, uzlaşma, yargılama gibi önerileri yaparken iç politikada da bunlara önem verilmelidir.
***
Evrensel boyuttaki bu gelişmelerden Türkiye’nin etkilenmemesi olanaksızdı. Nitekim bu “HESAPLAŞMA” döneminde yürütülen politikaların arkasındaki saklı hedefler ortaya çıkıyor. Yeni anayasa konusunun gündeme geldiği günlerde Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay
arasındaki tartışmanın Cumhuriyet ve devrimleri ile hesaplaşmanın bir adımı olduğunu
gözden kaçırmayın. İslami bir Cumhuriyeti hedefleyen politikaların, küresel gelişmelerin
getirdiği bir anarşi ortamı içersinde Türkiye’nin geleceğini ne şekilde etkileyeceğini
sorgulayın. Bu olayın gelişimi, Atatürk Cumhuriyeti ve devrimlerine karşı yönelik hamlelerin devam edeceğini gösteriyor. Bu bir var olma hesaplaşmasının geldiği noktadır.