İnsanlık geçirdiği evrim süreçleri içerisinde güçlü olmaya, yenilenmeye, merak etmeye, keşfetmeye, arayışlar içerisine girmeye hep yönelmişlerdir. İnsanlar gibi
ülkelerde aynı şekilde yönetmek, egemen olmak evrensel bir hegonomik güç olabilmek için uğraş vermişler, vermektedirler.
Gelişen teknolojiler, yeni buluşlar ülkeler ve liderlerini silahlı, ekonomik, sosyal, sanat, spor alanlarında tüm güçlerini kullanarak bu hegonomik yapıyı kurma yolunda harcamışlardır. Bugün de bu olay değişmemiştir. Amerika, Rusya, Çin, Hindistan, Brezilya gibi ülkeler başta uzay teknolojisi olmak üzere çeşitli alanlardaki
gelişmelerini bunun için kullanmışlar hedeflerini buna göre belirlemişlerdir.
Ukrayna savaşı, Netanyahu’nun katliamlarını, Afganistan-Çin arasındaki gelişmeler, Hindistan-Pakistan arasındaki Keşmir anlaşmazlığı. Güney Amerika ülkelerinde bitmeyen kaos, Tayvan krizinin ortaya çıkardığı Pasifik krizlerini bu açıdan değerlenmelidir.
Bunlar arasında ABD, Rusya ve Çin bu olayları göstermek hedef şaşırıp tabir caizse “Sağ gösterip sol vurarak” asıl hedeflerini gizleyip hegonomonyalarını
kurma peşindeler. Dünya ekonomisi ulaşım yollarını, başta toryum, volfrom, bor, nikel, magnezyum, petrol, doğalgaz olmak üzere çeşitli kıymetli maddelerin bulunduğu Kuzey Kutbu doğanın bozulması göz önüne alınarak bu ülkelerin hedefidir.
Trump’un Grönland’ı satın almak istemesi, Kanada’ya yaklaşımı. Rusya ve Çin’in kuzey kutbundan geçen yeni bir ticari rota çizerek Avrupa ve Amerika’ya ulaşım yolunu 14 bin kilometre kısaltarak Süveyş Kanalı ve Akdeniz’i saf dışı bırakacak bir politikalar
izlemesi bunun göstergeleridir.
Ancak görülüyor ki bu yaklaşımla en çok insanların yaşam biçimlerine, doğayı olumsuz yönde etkileyip, yaşamı ve dünyanın geleceği için büyük tehlikelerinde
beraberinde getirecektir.