Göztepe kendisine tarihsel olarak zor gelen Erzurum deplasmanında tavlacıların deyimiyle hep yek devam dedi… Ya da İlhan Palut Hoca’nın deyimiyle iki puan kaybetti.

Dörtlü Oligarşi (Beşiktaş-Fenerbahçe-Galatasaray-Trabzonspor) dışındaki her takımın başta gelir dağılımı olmak üzere çeşit çeşit haksızlığın kol gezdiği ligdeki durumunu şu hikayeye benzetiyorum… Afrika’da her sabah bir ceylan uyanır, en hızlı aslandan daha hızlı koşması gerektiğini yoksa öleceğini bilir. Afrika’da her sabah bir aslan uyanır, en yavaş ceylandan daha hızlı koşması gerektiğini yoksa aç kalacağını bilir. Göztepe için de bence önemli olan bu tarihsel anlamda kritik sezonda (daha önce tamamen seyircisiz bir sezon oynandığını hatırlamıyorum) ligin son haftasında 18. Sıradaki takımdan daha iyi performans göstermiş olmak… Bunun son maçlara kalmaması ise en büyük dileğimiz.

Bardağın dolu tarafından bakarsak her İzmirlide halen mevcut olan deprem psikolojisi ile 1800+ metre rakımda dördüncü deplasmandan da yenilmeden puan ile döndü takım. Dört deplasmanda yalnızca iki gol yediler… Bu iki gol de inanılmaz bir şekilde gereksiz yere yapılan penaltılarla geldi. Boştan bakarsak pandemi arası sonrası 20 lig maçında üç galibiyeti var takımın….Takım bu sezon bir kez daha öne geçtiği skoru koruyamadı. Bununla ilgili yapabileceğim yorum şu ki takım üç maçta da öne geçince benzer şekilde davrandı ama işe yaramadı. Alternatif yollar belki daha fazla işe yarayabilir.

Göztepe için 20 maçta üç galibiyet istatistiği biraz eteği uydurulmuş istatistik gibi bence... Göztepe taraftarı ile var olan bir takım ise ben de şu şekilde yorumlayabilirim durumu... Pandemi olmasa Avrupa Kupaları olabilirdi en azindan 52-55 puan arası olurdu geçen sezon sonu…

Kanımca Göztepe’nin son transfer döneminde o-bu-şu sebepten yapamadığı şey seyircisiz ortamda da galip gelebilecek genişlikte bir kadro kuramamış olması. Transfermarkt verilerine göre takımın değeri toplamda 16. sırada ligdeki rakipleri arasında…Ligdeki sıralama ise bir maç eksikle iki sıra yukarısı 14. sıra, düşme hattının iki puan üstü…

Son transfer Guilhemre geleli altı hafta 12 Kasım’da dolacak. Kadro değeri dezavantajına ek olarak sezon başından beri Göztepe’nin tam kadro çıktığı bir maç olmadığı gibi her maç ekstra 1 bazen 2 yeni sakat işin içine giriyor. Bu bağlamda sakatlıklarla boğuşan ve kadro derinliği kısıtlı takımı eleştirirken daha dikkatli olmak gerektiği kanısındayım. Kendi adıma mevcut kadro yapısıyla ve bu sakatlıklarla (bence en önemli sebep yeterli tatil yapamamış olmaları) daha farklı bir oyun stratejisinin kolay olmadığını düşünüyorum.

Maçı televizyondan bakış açısıyla yorumlamak gerekirse... Zemin kötüydü de ondan mı böyle oldu bilmiyorum N’diaye attığı golde doğru yerde olmayı başardıysa da çok rahat pozisyonlarda takımla topu sürmekte zorlandı izlenimi verdi... Takım da aynı sorunu yaşar gibiydi. Tripic çok rahat adam geçmesine rağmen son pasları çok kötü kullandı. Gassama iyiydi çıkana kadar ama bu hafta da o sakatlandı gibi... Nwobodo, Gassama yerine girdiğinde pek çok Göztepeli tırstıysa da, gayet iyi performans gösterdi. Bir kez daha, sola ekstradan geçtiği esnada golü asisti bulan Göztepe’nin çocuğu Halil Akbunar ile pas bağlantısı daha iyi hale gelirse ki bunun için zaman gerek daha faydalı olabilir gibi durdu Nwobodo. Mihojevic defansif anlamda kötü değil ama ceza sahasında topa müdahalelerinde çok daha dikkatli olmalı... Yaptığı gereksiz hareket ile pek de gol atacak izlenimi vermeyen rakibe bir puanı hediye etti. Soner takımdaki yaratıcı oyuncu diyebileceğimiz bir kaç kişiden biri ama son bir kaç haftadır eski formunun gerisinde... İrfan Can nazar boncukluk devam, Kubilay da oldukça iyi izlenim verdi.

Sevgili Akın Yaran’a selam çakarak, maçın hakemi Cüneyt Çakır maç sonucuna etki eden bir hata yapmadı bana göre...

Göztepe için para liginde Başkan ya da sponsor ya da stad ya da kombine/ürün parasıyla daha üste çıkmadıkça besin zincirinde daha üst bir pozisyon zor gözüküyor. Umarım İlhan Palut ve ekibi zaman geçtikçe takım alıştıkça birbirine, mevcut kadrodan daha da yüksek bir verim almayı başarır...

Sağlık Bakanlığı verilerine göre ölüm sayılarına -bu rakamın Sayın Fahrettin Koca’nın “vaka değil hasta” trajikomedyasının aksine doğru olduğunu kabul ederek- bakarsak son iki günde 167 kişi, depremden beri 882 kişi önlenebilir bir infeksiyon hastalığın olan covid-19’dan öldü. Bir olayın öneminin genelde ölüm sayısı kadar kabul edildiği ülkemizde “167” İzmir depremindeki toplam ölüm sayısından fazla, “882” ise 7 katından fazla… Siz kendinizi korumazsanız sizleri kimsenin koruyası yok gözüküyor. Bu bağlamda elinizden geldiğince hastalanan ya da ölen olmamaya çalışmaya devam ediniz.