İstatistikler evcil hayvanı olan insanların daha uzun yaşadıklarını ve daha az sağlık sorunu ile karşılaştıklarını ortaya koyuyor. Hayvanlarımızın varlığı zihinsel sağlığımızı korumaya yardımcı oluyor. Aslında bir nevi bedava terapist görevi görüyorlar.
* * *
National Geographic'te yer alan ilginç bir makaleye göre İngiltere'de Helen Macdonald adındaki kadın aniden babasını kaybettiğinde yaşadığı acıyı ve şoku, bir atmaca ile kurduğu dostluk sayesinde atlatmış. Atmacayı eğitirken, yavaş yavaş kalbindeki acıyı da iyileştirmiş. Hatta bunun hakkında bir de kitap yazmış.
Amerikalı yaşam koçu JoAnne Funch, kocasını kaybettiğinde, en büyük moral desteğinin kedisinden geldiğini söylüyor. Kocası öldüğünde, kedisi sahibesine her zamankinden daha çok şefkat ve sevgi göstermeye başlamış; adeta kadının yaşadığı kederi hissederek ona kendince yardımcı olmaya çalışmış. JoAnne Funch “Evcil hayvanlar çok iyi dosttur. İlla kedi ya da köpek sahiplenmeniz gerekmiyor, bir tavşanın, hamster'ın, kuşun veya balığın da hayatınızda olması fark yaratır. Evcil bir hayvana bakmak sorumluluk demek ancak onlar harika birer şifacıdır” diyor.
Yıllar önce Ekşi Sözlük'te okuduğum bir yazıyı da hiç unutamıyorum. Yazarın annesinin çok sevdiği, omzundan indirmediği bir muhabbet kuşu varmış. Annesi öldükten sonra o muhabbet kuşunun nasıl kendi omzundan inmediğini, yanağına yaslanıp saatlerce durduğunu yazıyordu. Hatta akşamları yastığının bir ucunda muhabbet kuşu ile yatmaya başlamışlar. Sizin anlayacağınız annesini kaybetmenin acısını, muhabbet kuşu ile birlikte yaşamışlar. Yazar, bir muhabbet kuşunun nasıl bizler gibi sevebileceğini, bizler gibi yas tutabileceğini o kötü zamanlarda anladığını yazmıştı. Kuşun varlığı, ona hiç ummadığı kadar yardımcı olmuş.
Evcil hayvanlarımız bizi psikolojik olarak iyileştirmelerinin yanı sıra bazen fiziksel hastalıklarımızda bile yardımcı olabiliyorlar.
Geçtiğimiz gün Animal Planet'ta evcil hayvanlarla ilgili ilginç bir program izledim. Programda küçük yaşta diyabet tanısı konan bir kız çocuğunun, labrador cinsi köpeği sayesinde hastalığıyla yaşamasının nasıl da kolaylaştığı anlatılıyordu. Bildiğiniz gibi köpekler inanılmaz bir koku alma yeteneğine sahip. Bir köpekin koku alma duyusu insanlardakinden 10 bin-100 bin kat fazladır. Köpeğin cinsine göre koku alma duyusu daha fazla ya da az gelişmiş olabilir. Ancak en kötüsü bile bizden 10 bin kat daha iyi koku alır. İşte şeker hastası küçük kızın yardımına da köpeğinin eşsiz koku alma duyusu yetişmiş. Küçük kızın şeker değerleri ne zaman düşse veya yükselse köpeği koku duyusu sayesinde bunu sezinleyip ailesine hemen haber veriyor. Kendisini bir nevi küçük kızın koruyucu meleği ilan etmiş. Yanından ayrılmıyor. Hatta kızın anne ve babasını gece geç saatlerde uyandırdığı bile olmuş. Böyle durumlarda aile ne zaman kızlarının şekerini ölçse, köpeklerinin haklı olduğunu anlamışlar.
Hikayelerin sonu gelmez. Uzun lafın kısası, eğer bakabileceğinizi düşünüyorsanız bir hayvan sahiplenin. Hayatınıza külfet değil mucizeler getirecek.