Bir atasözüne göre, insanın vatanı 'doğduğu yer' değil, 'doyduğu yer'dir... Açıklaması da şöyledir: “Kişi doğduğu yerde kazanç sağlayamazsa, kazanç sağlayabileceği bir yere göçer; orayı yurt edinir. Doğduğu yerden çok burasını benimser.”

Bana gelince, Ben İzmir’de doğdum, 84 yıldır Batı'ya açılan pencere, Ege’nin incisi olan bu şehirde yaşıyorum. Yani doğduğum ve de doyduğum şehirdeyim… Tabii ki, bu güzel ülkemizin her karış toprağı güzeldir. Geçen gün bir dost meclisinde bu konu gündeme geldiğinde herkes bir aşağı, bir yukarı bu ve buna yakın yorumlarda bulundu. Hatta çeşitli yaşanmış hayat hikayelerini dinledim. Hatırlarsanız geçen yazılarımdan birinde İzmir’de doğup, üniversiteyi bitirdikten sonra Van ilimize Gençlik ve Spor Bölge Müdürü olarak atanan ve orada yaşayan öğrencim Mustafa Iğdır’ın hayat hikayesini anlatmıştım. Son olarak dostum ödüllü yazar Savaş Ünlü’nün anlattıklarını “Dostumun dostu, benim de dostumdur” diyerek sizlerle paylaşmaya karar verdim. Konunun kahramanı Ardahan’ da doğmuş, şimdi İzmir’de yaşıyor. Hani başta İstanbul olmak üzere Türkiye’nin büyük bölümü karla boğuşurken ben de sizleri “Güneşin üşüdüğü şehir Ardahan’a götüreceğim…

***

Yunus Bayraktar; 1946 yılında Ardahan’da doğmuş. Sekiz kardeşi ve de anne, baba, babaanne ile birlikte 11 kişilik koca bir aileye sahip olan Yunus, İlkokulu Ardahan’da, ortaokulu ve lisenin iki yılını parasız yatılı öğrenci olarak Kars Alparslan Lisesinde okumuş. Lise 2.sınıfta iken bazı derslerin boş geçtiğini görünce, Kars’ta okuyarak iyi bir üniversiteyi kazanamayacağını anlamış. Parasız yatılı öğrenci olduğundan, altı ay gibi bir uğraş sonunda tam teşekküllü Kars Hastanesi'nden tek nakil sebebi olan “Sağlık raporunu” alarak, o yıllarda (1963), Türkiye’nin en iyi okullarından İstanbul Haydarpaşa Lisesi’ne kaydını aldırarak, 1964’ te bu liseden mezun olmuş. Tıp fakültesini 15. sıradan kazanmasına rağmen İngilizce hocasının teşviki ile İstanbul Robert Kolej Yüksek Okulu’na girmiş. 1969 yılında Boğaziçi Üniversitesi’nden İnşaat Mühendisi olarak mezun olmuş. Fullbright bursu ile ABD’de Berkeley Üniversitesi'ni kazanmasına rağmen Robert Kolej’de masterini tamamlayarak İnşaat Yük. Müh. unvanını almış. Ankara’ da 1978-79 yıllarında Ankara Üniversitesi İşletme Yönetim Fakültesi’nden MBA derecesini almış. Genellikle büyük alt yapı projelerinde Şantiye şefi, proje müdürü, Genel Müdür yardımcısı ve Genel Müdür olarak çalışmış. Ankara’ da Yerleşik Nurol İnşaat’tan Genel Müdür olarak emekliye ayrılarak İzmir’e yerleşmiş. Evli ve iki kız babası olan Yunus Bayraktar, kışları İzmir’de, yazları Alaçatı’da yaşıyor. Karakalem, portre, desen çizimi ve fotoğraf çekme hobileri dolayısı ile Ankara, İstanbul, İzmir’de altı kişisel sergi açmış.

***

Yunus Bayraktar için anlattıklarım onun hayat hikayesinin başarı basamakları. Ancak Bayraktar’ı bu başarıya ulaştıran da onun anılarında saklı… Onun gerçekten da çevre şartlarına uygun çocukluk ve gençlik yıllarındaki yaşantısı, lisede okul müdürü ile mücadelesi, idealindeki okullarda okuması finalde Yük. İnş Mühendisi olarak Türkiye’deki büyük projelere imza atması tam bir film senaryosu gibi… O da bunu düşünmüş olmalı ki, tüm anılarını içeren “GÜNEŞİN ÜŞÜDÜĞÜ YER- ARDAHAN” adlı anı kitabını yazmaya 1920 yılında başlamış. Geniş hacimli kitabının 260 sayfalık ilk cildini 2021 yılının mayıs ayında dağıtıp dostları ile paylaşmış. Ben de, bu cildi gerçekten heyecanla okudum.

***

Babası maliye tahsildarı, annesi ev kadını olan Yunus Bayraktar’ın 11 kişilik çekirdek ailesi Ardahan’ın büyük mahallesi Halil Efendi’de yaşamış. Kura nehri kıyısında üç dönümlük arazi üzerindeki evlerinin bahçesi ve hayvan bakım yerleri olan bir çiftlikmiş. Unlarını, ekmeklerini, yağ, yoğurt, peynir, et, ballarını halılarını, keçelerini kendileri üretirlermiş. Yaz aylarında hayvanlarına daha iyi otlak sağlamak için 2-3 aylığına yaylaya çıkarlarmış.

Yunus Bayraktar, 6-16 yaşını sürdürdüğü yıllarda, mutlu çocukluk yaşadığını anlatıyor. Bu anıları içinde Ziyaret Dağı’nın zirvesinde yaptıkları dondurma keyfini, doğada kurtlarla verdiği mücadeleyi ve çok sevdiği dor atıyla ilgili anlattıkları çok ilginç. 2 Bin metre yükseklikte annesinin sağdığı taze sütle, temiz kar ve şekerle karıştırarak yaptıkları dondurmanın lezzetini hala unutamamış. Önemli olan bu girişimciliği “düşünmüş, inanmış ve uygulamış” olmaya bağlıyor Yunus Bayraktar…Hele “Kurtlarla ilk dans” bölümü de çok heyecanlı ve sürükleyici bir anı olmuş. Saskara Yaylası'ndan Ardahan’daki evlerine dönerken kurt sürüsüyle karşılamasında babasının verdiği ruhsatlı tabanca ile hayatını ve hayvanlarını kurtarması ona hayatta kalma mücadelesini aşılamış. Nitekim “İnsan ölümle yüz yüze gelince, o korkuyu yaşayınca, bir deli cesaret geliyor.” diyor ve ekliyor: “Bu benim kurtlarla ilk dansımdı. İlerideki yıllarda benzerlerini de yaşayacaktım.”

***

Ardahan’ın bir köyünden, Robert Koleji’ne uzanan macerasını ikinci ciltte anlatacak olan Yunus Bayraktar’ın macerası çocuklara güzel bir eğitim modeli olabilir diye düşünüyorum.