Son bir hafta içinde Lirasının Amerikan dolarına karşı önce %20-25 değer kaybettiği sonra da yaklaşık %33 değerlendiği ülkemizde, bu esnada güzel yurdumuzda ve dünyada kimlerin al sat yaparak ne kadar kazandığını Yüce Halkımızın bir kısmı merak ederken… Ülkenin üçüncü kalabalık şehri İzmir’i beş sezondur en üst futbol liginde Süper Lig'de yönetmeye devam eden Göztepe, kendi sahasında Fatih Karagümrük’e 0-1 mağlup olarak,  altıncı sezonu görebilme açısından çok önemli bir yara aldı.

Daha önceki toplantılarda bütün sorumluluğun kendisinde olduğunu belirten Sayın Başkan Mehmet Sepil maç sonu protesto edildi.

Tarihte her şeyin başka türlü olamadığı için öyle olduğunu hatırlayarak… Tarihsel bakış açısıyla bir yorum… Göztepe’nin futbol şubesinin, Göztepe Spor Kulübü Derneği Genel Kurulu kararıyla şirketleştirilmesinin en temel nedeni, camianın o sıralarda takımı bulunduğu ligde tutabilecek sermayeyi bir araya getiremez hale gelmiş olmasıydı.

O zamandan beri gördüğümüz sermayedar Başkanların en az üç dönemi oluyor… İlk başta ben futboldan anlamam mantığıyla birini buluyorlar ve futbol sorumluluğunu ona bırakıyorlar… Bu dönemde genelde o veya bu sebepten kandırıldıklarını ya da çok komisyonculuk olduğunu ya da buna benzer şeyleri düşünüp ikinci aşamada işi kendileri yapmaya çalışıyorlar… Bunun ardından işler iyiye gidiyorsa sıkıntı yok ama işler kötüye giderse üçüncü dönem bırakıyorlar/devrediyorlar… Bu dönemde işlerin kötü gitmesi durumunda aslında bir olasılık işi iyi bir iç dış kontrol sistemi dahilinde yeniden işi bilebileceklere bırakmak… Ama bunu deneyen henüz olmadı… Sayın Başkan Sepil’in döneminde, ortalama senede bir belki bazen biraz daha sık buna, benzer kriz oldu… Süreçlerin hepsini, oldukça zor olduğuna emin olduğum bir şekilde çözdüler ekipleriyle. Umarım bunu da çözerler… Sayın Başkan Sepil şu anda dönem 2 ve 3 arasında bir yerlerde gibi izlenim veriyor… Mevcut sorunu da çözüp dönem ikiyi devam ettirecek mi, üçe mi geçecek, yoksa dördü deneyecek mi zaman gösterecek…

Ne çok uzakta ne de çok yakında biri olarak durumu şu şekilde yorumluyorum vaziyeti soranlara… Sayın Başkan Sepil, ligde zorlanmadan kalmak için gerekli maliyeti; geçen sezon yapılan, daha düşük maliyetli/bu ligin dışında yerlerden gelme yaşı çok olmayan gelecek vaad eden bonservis getirebilecek ama taraftar gözüyle yüksek riskli transferler; büyük oranda tutunca oldukça düşürmüş oldu önceki sezonlara göre. Kanımca, bu sezon da maliyetleri (döviz bazlı maliyetleri kastediyorum) biraz daha düşürmek istedi ya da aynı düzeyde düşük maliyetten devam etmek istedi (artmış olma olasılığı düşük). Ama bu sezon bu politika sabaha kadar tartışabileceğimiz (bir not geçen sezon da Halil Akbunar, Ndiaye, Soner Aydoğdu, Adis Jahovic, takımın ve İrfan Can’ın oluşturabildiği clean sheetleri olmasa benzer konumda olurdu Göztepe) sebeplerden tutmadı ya da çok az tuttu.

Tarihsel bakış açısıyla başka bir yorum, eleştirilecek ve eleştirdiğimiz pek çok yanı olduğu gerçeğini değiştirmese de, objektif kriterler ile bakarsak, Sayın Başkan Sepil, net şekilde 50 yılın en başarılı Göztepe Başkanıdır. Göztepe’nin kuruluşundan bu yana geçen 96-97 yılda kafası az çok çalışan veya az çok sermayedar Başkanlar olmuş… Lakin Başkan Sepil düzeyinde kafayı çalıştıran ve onun düzeyinde sermayeyi bir araya getirebilen tek Başkan çıkmış camiadan… Neyse ki 1>0… Onun döneminde gerçekleşen ilerlemeleri ondan önce biri ya da birileri yapabilmiş olsaydı onun döneminde zaten şampiyonluğa yürünürdü.

Tarihsel ve güncel verileri birlikte analiz ederek, net başka bir yorum… Dörtlü Oligarşiden (Beşiktaş, Galatasaray, Fenerbahçe, Trabzonspor) sonraki dört camianın en önemli üyelerinden biridir Göztepe… Yani… Bütün tezlerin bir antitezi varsa, Dörtlü Oligarşi’nin en önemli antitezlerinden biri Göztepe’dir… Göztepe topluluğunun Başkanı yaklaşık sekiz senedir Mehmet Sepil… Sekiz yıl, Göztepe tarihinin en uzun aralıksız Başkanlık sürecidir. Sayın Başkan’ın varlığı yokluğu söyledikleri söylemedikleri ruh hali genelde yüzünden okunduğu için, haleti ruhiyesiyle artı ve eksisiyle çok rahat okunuyor. Sayın Başkan da taraftar… Taraftar olduğu için doğal olarak ruh hali de taraftar kadar kötü, hatta sorumluluğun kendisinde olduğu gibi bir cümleyi de ettiği için kuvvetle muhtemelen çok daha kötü…

Velhasıl kelam… Pazar gecesi, Göztepeli pek çok çocuk anne ve babalarının omzuna usulca yaslanarak “Göztepe düşecek mi?” diye sordu… O omuz yoksa aynı zamanda Sayın Başkan’ın, yönetimin, teknik ekibin ve fitbolcuların omzu muydu? Göztepe bu durumdan nasıl kurtulur? Tüm Göztepelilerin bilmesi gerekir ki mevcut yerin değeri oradan düşünce anlaşılır. Şurası açık… An itibariyle Göztepe düşmenin en önemli adaylarından biridir. Lakin bu yazı yazıldığında son düdüğe hala 21 maç var… Göztepe dışındaki diğer kulüplerin ülkenin ekonomik sürecinden daha fazla etkilenip etkilenmeyeceğini zaman gösterecekse de (Böyle bir olasılık 0 değil), hiç bir şey yapılmazsa Göztepe’nin düşme olasılığının çok yüksek olduğunu ön görmek için deha olmaya gerek yok… Eski bir Göztepe teknik direktörünün dediği gibi “Biz bitti demeden bitmez” denecek mi yoksa pes mi edilecek? Sayın Başkan Mehmet Sepil, yönetim, teknik direktör ve teknik ekip, tüm taraftar… Herkesin bu soruyu sorması, birbirimize nasıl yürürüz diye değil, nasıl düzeltebiliriz, nasıl yükseltebiliriz, nasıl destek olabiliriz diye düşünmesi ve çok acilen eyleme geçmesi gerek… Transfer dönemi ligin ikinci devresinin ilk haftası geçtikten sonra başlayacak… Takıma moral vermek için bir şeyler yapma olasılığı olan herkesi göreve davet ediyorum…