Dünyadan uzak deryaya yakın.. Ve deryadan uzak dünyaya yakın… Gezegenimizin çeşitli yerlerine dağılmış Göztepelilerin… Bir kaç yıl ağırlığındaki hüzün ile yoğrulmuş bir haftası daha geçerken… Şehri memleket İzmir’i beş sezondur ülkenin “süper” sıfatlı aslında bitik lig olarak nitelendirebileceğimiz en üst liginde temsil etmekte olsa da… Altıncı sezonu görememeyi ligden düşme iptal olmazsa garantilemiş durumda olan gözümüzün bebeği Göztepe… Yedi gollü bir mağlubiyetle bu sene Sayın Mehmet Sepil ile yazdığı negatif tarihi işlere bir çivi daha çakmış oldu…

***

Altyapı Hocası Serdar Sabuncu ile sahaya çıkan Göztepe’de… Bir önceki hafta fena performans göstermeyen altyapıdan yetişme Arda Özçimen sahada yokken, minimum üç gol yemesiyle ünlü Kenan Piric yer aldı Gürsel Aksel Göztepe Stadı’nın yeşil çimlerinde... Piric geçen hafta oynayamamasının eksikliğini bu hafta kapattı yediği yedi gol ile… Obinna, Cheriff Ndiaye, Gaziantep Futbol Kulübü maçında bir anlık boşluğuna (çok ironik bir açıklama olmuş ne yazık ki) gelip vurduğu topla gole vesile olan ve sonra da kaleyi açıp gol yedirten bu komik süreçle giden Soner Aydoğdu gibi aslarını kaybeden takım, iyice zayıflamış gözüktü... Taraftara rağmen maçın başında, Göztepe’nin Çocuğu Halil Akbunar asistinde golü atan Makana Baku... Gelen tepkilerle atmasak daha iyyidi diye geçirdi muhtemelen içlerinden... Derken Kahraman’ın kendi kalesine attığı muhteşem gol, yediye kadar giderken... Takım olarak Göztepe’yi rezil rüsva etmede bir önemli aşamayı aşmayı başarmış oldular… Halil Akbunar çıkarken kaptanlık bandını Yalçın Kayan’a vermesini ve bu takımın kendisinin eseri olduğunu tartışmanın gereksiz olduğu Sayın Mehmet Sepil’in hiç tepki almamasını, pek çok taraftar anlayamadı... 

***

Ben rakip teknik direktör olsam bulduğum ölü rakibe beşin üzerine atmazdım... Bülent Korkmaz centilmence olduğunu söylemenin imkansız olduğu bir tavır gösterdi bunu da bir kenara yazmış olalım… Maçta son düdük çalarken... Neyse ki taraftar kadar içi kan ağlayan gözüken bir kaç oyuncu vardı sahada... Bu da işin artı yönü olarak geleceğe not yazılabilir...

***

Tapunun sahibi sermayedar Başkanlarla geçen yaklaşık çeyrek asırlık deneyimimizden anladığımız… Kısa anlatması zor tekrarlayan döngüler içindeyiz... Başta biz bu işten anlamayız diyorlar ve sonra birilerine emanet ediyorlar... Sonra başarılı da olsalar başarısız da olsalar, doğru yanlış düdüklendiklerini düşünüp (belki de başarısızlıkta kendileri de yıprandığından) kendileri yapmaya başlıyorlar... Hasbelkader ülkemiz sirk ya da jungle kıvamındaki fitbol ortamında az ya da çok başarılı olurlarsa (Göztepe açısından ligde kalmak başarı dersek) ego patlamaları oluyor... Kendinizi en kuvvetli hissettiğiniz an en zayıf anınız ise... Egoları şiştiğinde hata yapma olasılıklarının azaldığını düşünüp daha fazlasını deneyip, fantaziye girmeye başlıyorlar… Sermayedarlar bunlar olurken başarılı olduklarında alkışlanmak ama batırdıklarında eleştirilmemek istiyorlar... Hatalarını kabul etmek ve özür dilemek ise fıtratlara aykırı... Bu seneki fantaziyi daha az para harcayarak ligde kalmak olarak tanımlarsak… Sonuçta bu seneki gibi bir başarısızlık ortaya çıktığında yönetmesi imkansız hale geliyor... 

***

Bir de esas tapunun sahibi taraftar açısından bakarsak... Göztepe’den taraftarını ayırırsanız geriye pek bir şey kalmıyor.  Sevgili Ağabeyim Çağatay Çağlar’ın deyimiyle ölüyü diriltebilirken, bu sezon gördük ki öfkeden gözleri bir şey görmediğinde diriyi de öldürebiliyorlar... Göztepe açısından olağanüstü önemli tarftar enerjisi süreci, sürekli toplum mühendisliği mesaisi harcamakla olumluya çekilebiliyor ama bu sezon yoktu o mesai... Taraftar edilgen olmaktan çok hoşlanmıyor... Buna karşı “Hayallerimi duysanız uyuyamazsınız...” cümlesinin yedi golü mağlubiyetlere evrilmesine doğal olarak kızıyorlar... Tek başına bu topa girecek büyüklükte sermayedar, taraftarlar arasında yok... Daha küçük grupların ise bir araya gelme ve sermaye biriktirme konusunda sıkıntıları var... Eldeki en iyi olasılıklar, Göztepe’ye Hizmet Derneği ve Göztepeli İşadamları Derneği... Oralarda da kulübü devralmaya ya da hisse alıp söz sahibi olmaya yönelik sermaye biriktirme olasılığı şimdilik yok... Bu sorun çözülebilir mi? 25 senedir çözülemedi... 

***

Velhasıl kelam... Göztepe bu süreçten kurtulur mu kurtulursa nasıl kurtulur? Çetin Altan’ı bir kez daha anarak “İnsanlık kötüye gitmez... Enseyi karartmayalım...” Tabii ki kurtulur... Ama bir sevgili ağabeyim Özant Önçağ ile 19 sene önce konuştuğumuzdaki gibi 10-15 sene daha sonra mı yoksa daha kısa sürede mi? Öğrendiğimiz... Bitik lige çıkabilmek ve orada sağ kalabilmek için belli bir miktar sermayeyi bir araya getirebilmek ve bunu iyi yönetmek gerekiyor... Süreçte yalnızca taraftarın katkısı yetmiyor ki hatırlarsak, Göztepe camiası ve taraftarının koyduğu para ile ikinci ligde kalamadığı için fitbol şubesini şirketleştirdiydi... Kulüp bütçelerine, fitbol yayın gelirlerinin katkısı giderek azalırken... Bu sene görüldüğü gibi yalnız Başkan katkısı da yetmiyor... Bitik ligde para ne kadar olursa olsun... Atanının ve tutanının süper olması gerekiyor... Taraftarın kesintisiz maddi manevi desteği gerekiyor... Oyuncuların da maç seçmeden hep üst performans göstermesi ve taraftara uyum sağlaması gerekiyor...  Var olan parayı çok iyi yönetmek gerekiyor... Son dakikaya kadar elden gelenin en iyisini yapmak, kadroyu yol ortasında zayıflatmamak, Sayın eski Başkan Mehmet Sepil gibi haftalar öncesinde minderi boş bırakmamak gerekiyor... Tecrübeli, yerli ve taraftarı da gereğinde yönlendirecek karakterde Hoca gerekiyor... Hepsi kadar önemli hakemlerin sizi lüpürdetmemesi için süreğen bir siyasi perde de gerekiyor ki bu sene o da zayıftı... Gereğinde herkesin egolarından ödün vermesiyle, bunları bir araya getirebiliyorsanız yaşamaya devam ediyorsunuz... Bunların biri birkaçı ya da hepsi olmayınca sonuç düşerken, yedi gollü utanç verici sonuçlar oluyor... Bir daha toparlamamız ne kadar alır? Buna yönetimden ve takımdan gidecek ve de kalacaklar karar verecek... Umarım 14-15 sezon olmaz…