Hüznün, kederin, sıkıntının, karmaşanın, acının, kavganın, kadına yönelik baskının, saldırıların, kıyımın, sömürünün, tüm kötücül olayların yaşandığı bir yılın son günündeyiz! Kapıda, pencerede, avluda bizi bekleyen aydınlık bir geleceği görememe kuşkusunu yaşıyoruz toplumca.

Umuda tutunuyoruz, umut direncimizi sürdürmek için çabalıyoruz; ama umut yorgun, umut yaralı, umut kırık!

Bunca kırılmalarına karşın yine de tek dayanağımız, direneceğimiz kale yine umut…

Benim de Amerika’da son birkaç günüm. Burada olduğum 70 günün içinde ülkemin gündeminden hiç kopmadım.

Üzüldüm, acılandım, yandım, dertlendim, kaygılandım!

***

Yeni elbette güzelliği, diriliği, aydınlık düşünceleri, düşleri, sevinçleri, heyecanları, umutları taşır içinde.

Yeninin peşinde koşarken, bilgisayarda dosyalarımı karıştırırken, taslak olarak kalmış “YENİ” şiirimle karşılaştım:

“Yeni bir nedendir / yapılanır evlerde sokaklarda alanlarda

yeni, bir başlangıçtır, diridir / dini yoktur, ama güvenir insanına

eskiyi indirir tahtından / kurar kendi erkini

yeni sevinç / yeni heyecan / yeni coşku

yakışır insanına / sözü ince / sözü sevgi / sözü devrimce

ey kokuşmuşluğun çığırtkanları / çıkar kıranları

bırakın halk halklığını bilsin / tanısın kendini

verili olandan çıksın / aklasın yeni olanın giysilerini

yeni başkaldırı eklesin sesine”

***

Yaşadığımız yılı uğurlarken, gelecek olan yıla en iyi, en güzel, en özel duygularımızı taşırız. Umudun altını çizeriz. Sözleri süsleriz.

Bir de bakmışız ki girdiğimiz yeni yıl o dilediğimiz, kurguladığımız, hayal ettiğimiz, umutlandığımız, düşler oluşturduğumuz gibi geçmiyor.

Bir yılı daha ünlemle noktalıyoruz. Bir yıl daha bititiyor bugün. Ama tasalar, kaygılar, korkular, kuşkular, ürpertiler, gerilimler sürüyor.

Güzellik, iyilik, yakınlık, dostluk, paylaşma, dayanışma göreceli kavramlar. Ne yazık ki bu sözler de söylemden eyleme geçemeyen, düş kırıklığıyla sonlanan bir masala dönüştü.

Eski yılı bir öncekinin sıkıntılarını, olumsuzluklarını, kırılganlıklarını, tedirginliklerini, kötülüklerini, kavgalarını, kıyım ve yıkımlarını devralınca 2026’nın olumlu ipuçlarını yakalamak zor!

Oysa insan yeniyi, yenilikleri sever, bekler, özler. Daha iyi, daha güzel, daha üstün olacak beklentisiyle.

İnsanca yaşamak, geleceğe güvenle bakmak, toplumsal barışı duyumsamak, umudu diri tutmak, demokrasiyi özümsemek, “hak, hukuk, adalet” kavramlarının söylemden eyleme geçmesini beklemek…

Mevlana’nın özdeyiş gibi şu sözlerini unutmak olanaklı değil: "Dün dünde kaldı cancağızım, artık yeni şeyler söylemek lazım" diyebilmek çok önemli.

Artık geçmişteki üzüntüleri, yanlışları, başarısızlıkları bırakıp, bugünü diri bir başlangıç olarak ele almak, yeni düşünceler, yeni umutlar, yeni eylemlerle yaşamı biçimlendirmek ne güzel…diyesi oluyor Mevlana.

Yeni şeyler söylemek yeterli değil elbette; yeni şeyleri söylemden eyleme, yaşama geçirmek gerek.

***

Evet, bugün 2025’i kovuyoruz yaşamımızdan. Umalım ve bekleyelim 2025’in dertleri, sorunları, acıları, kavgaları, kederleri, açmazları, çıkmazları 2026 ‘da bacalarımızdan içeri girmesin. Daha kötüsünü, daha beterini bulmayalım evlerimizde, odalarımızda, avlularımızda, sokaklarımızda, pazarlarımızda, doğamızda.

***

2026’nın beklentimizin tersine yüzümüzü kara çıkartmasını istiyorum. Utanan biz olalım…

Yine de yeninin, umudun, barışın, sevginin, aydınlanmanın, gönüldeşliğin, erdemin, onurun egemen diliyle yazın, basın, sanat, bilim, kültür emekçisi dostlarımın YENİ YILI’nı içtenlikle kutluyorum.

Elveda Amerika; Georgia, Atlanta, Woodstock, Alpharetta, Marietta, Acworth… Bekle beni Türkiyem, İzmir’im.