Çeşme Paşalimanı’ndaki en eski sitelerden Venüs Sitesi’nde düzayak küçük bir ev kiralamıştık, yıllar önce… Kocaman çam ve palmiyelerin gölgesinde, yemyeşil çimlerin arasındaki rengarenk çiçeklerin bittiği yerde, neredeyse hiç dalga almayan, masmavi bir koy uzanıyordu. Yoğun çalıştığım günlerde akşamları o muhteşem koyda zıpkınla balık avlayarak kafa boşaltıyordum. Koyun karşı kıyısındaki Gençlik Spor Bakanlığı’nın tesislerine cıvıl cıvıl çocuklar, gençler gelirdi, yaz kampı için. Dipteki boş araziye, hafta sonları arabaları ile çevreden gelen vatandaşlar ise hem denize girer, hem mangal keyfi yaparlardı.
Dostumuz olan ev sahibi ısrar edince, evi satın aldık, sonradan. Balıklara kıyamamaya başlayınca, öldürmekten vazgeçtim, zıpkını atıp, bir su altı fotoğraf makinesi aldım ve su altının güzelliklerini ölümsüzleştirmeye başladım.
3-4 yıl önce devlet, site sakinlerinin denize daha rahat girmek ve güneşlenmek için kıyıdaki kayaların üzerine yerleştirdiği birkaç metrekarelik tahta kaplamalı alanları dozerlerle yıktı, attı; “Yassah gardeşim” dedi. Bu yıkım işleminin denizde yarattığı kirliliğin geçmesi iki yıl sürdü.
Geçtiğimiz yıl iki inşaat başladı, boş alanlarda; çok az kişinin yaşadığı kış boyunca, hızla ilerledi. Baharda iki devasa yapı yükselivermişti, 1-2 katlı evlerin önünde. Masmavi koy ise artık kahverengiydi. Daha fazla kat uğruna dibi iyice oyulan temellerin çamurlu suları, güzelim koya akıtılmıştı, kış boyunca.
Denizin dibini görebilmek için bir kilometre yüzmem gerekiyor, artık. Bir insana çarpmamak için de sık sık kafamı çıkarıp önüme bakıyorum… Bir zamanlar, koyda yaşayan deniz canlılarını görebilmek içinse fotoğraf arşivime başvurmam gerekiyor.
Birçok gazete ‘hukuksuzluğun diz boyu’ olduğunu yazdı. Otel belgesi alınmasına rağmen, konut olarak satılması; çevredeki binalar en çok iki katlı iken, yedi kata çıkılması; 1 Haziran-15 Eylül arası ‘turizm sezonunda inşaat yasağı’na karşın, inşaatın sürmesi; inşaat atıkları ile denizin yıllarca temizlenemeyecek biçimde kirletilmesi…
Tesislerden birinin adı ‘Folkart Blu’; deniz ise artık ‘brown’.
Anayasaya göre herkes eşit, ama fiili (!) olarak bazıları daha eşit (!) Türkiye’de…
Bizim minik koyun durumu, koca Türkiye’nin özeti sanki…

***

ODTÜ değil, Ahmet Hakan ‘Kapatılsın’…
Ahmet Hakan ‘İmam hatipler kapatılsın’ pankartı açan ODTÜ’lüleri “birileri ‘ODTÜ kapatılsın’ derse ağlamayın” diye tehdit etmiş.
O zaman, başta ODTÜ’lüler, biz de [email protected] adresine şu e-posta mesajını gönderelim: ‘ODTÜ kapatılsın’ dendiğinde… "Ağlamak yok” diye yazan ‘Ahmet Hakan’ adı ile ‘CNN’ markasının birbirleri ile uyuşmadığı; ODTÜ yerine, bu kişinin ‘kapatılması’ gerektiği kanısındayız. Saygılarımızla…
[email protected] adresine de şunu gönderelim (dileyen http://edition.cnn.com/feedback/forms/form9f.html adresindeki formu doldurabilir):
Ahmet Hakan, who makes a TV program for CNN Turk, has threaten the university students who unfurl a banner that said ‘The Islamic high scholls have to be shut down’ with his newspaper article: “When someone says that ODTU (Middle East Technical University – METU) had to be shut down, do not cry.” We think that the name of ‘Ahmet Hakan’ does not match with ‘CNN’ and he has to be shut down, instead of METU.