Bizler takiye yapmayız, yapamayız da zaten. Ülkenin uçurumun kıyısına gelmesinde, sizlerin payı büyük, kanımızca... Ancak uçurumdan düşmemek için, dünden ders çıkararak, yarınlar için birleşme vakti. Gelin, ülkeyi bu hale getiren, planları yapan dış güçlere karşı birleşelim, aramızdaki hesabı sonra görelim.
Ülkemizde bugüne dek birçok tiyatro sahnelendi ve şu anda da son oyun oynanıyor. Senaryoyu yazan bizler değiliz. Son oyunda iki perde oynandı; yazılmış üçüncü ve son perde, ilk ikisinden çok daha korkunç…
Birçoğumuz farkında değil ama ‘Gezi Olayları’nın özellikle başlangıç bölümü ‘1. Perde’ idi. Bizler sokağa döküldük, sizlerle karşı karşıya geldik; birçok masum insan ölürken, Cemaat’in polisi yine etkindi. Aramızdaki mesafe açıldı; gücümüz, reflekslerimiz denenmiş oldu…
15 Temmuz’da ‘2. Perde’ oynandı. Dış güçlerin yardımıyla yetişmiş; ordu, yargı, polis ve devlet kademelerine yerleştirilmiş; yıllardır pisliğe bulaştırılmış ve son kullanma tarihleri gelmiş Cemaat’ten kurtulmak, Ordu’yu daha da zayıflatmak, aramızdaki uçurumu daha da derinleştirmek, kaos ve korku ortamı yaratmak gibi amaçlarla; her sonuçta kazanacakları, başarılı olması güç bir darbe senaryosu oynandı ve birçok masum insan daha öldü.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’a…
Şimdi iki seçeneğiniz var.
Ya bir kez daha kandırılıp, yolunuza devam edeceksiniz; Ordu’yu ve Yargı’yı iyice ele geçirdikten sonra başkanlığa kalkışıp, 3. Perde’nin oynanmasına yol açacaksınız ya da sizden olmayan vatanseverlerle barışıp, oyunu bozacaksınız.
İkinci seçeneği seçerseniz; hızla yapılacak hukuki düzenlemelerle, Ergenekon ve Balyoz mağduru vatansever subayları geri çağırıp, görevlendirerek işe başlayabilirsiniz. Darbeye karşı sokağa çıkan sizden olmayanlara teşekkür ederek, bizlere zeytin dalı uzatabilirsiniz; ötekileştirmekten vazgeçerek, buzları eritebilirsiniz.
Senaryodaki ‘3. ve son Perde’de ne mi var?
“Gezi’de sokağa dökülenlerle, sizin taraftarlarınızı karşı karşıya getirmek…”
Gezi Olayları sırasında İzmir’in nabzını tutmak için şehrimize gelen İstanbul Japonya Başkonsolosu Keiji Fukuda’ya, yaptığımız uzun görüşmenin sonunda, biz ‘Çılgın Türkler’in en olmadık ve beklenmedik anda birleşerek, oyunu bozabileceğimizi söylemiştim. Tıpkı Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’nda başardığı gibi…
Amacım sizi uyarmak; umarım çoğunluğumuzu şaşırtırsınız…
Ve son bir uyarı:
Gelin, Anayasa’yı cebir ve şiddet yoluyla ortadan kaldırarak, vatana ihanet suçuna idam cezası getirmekten vazgeçin. Malum, kanunlar geriye işlemez ama ileriye işler…