Canın mı sıkkın, keyfin mi kaçık…
Göz göre göre madik mi yedin…
Haksızlık mı yaptılar.
En hasisinden engeller çıkar karşına.
Ya da başın mı sıkıştı?
Kaç yaşında olduğunun ne önemi var.
20, 30, 40, 50...
En iyi o zaman anlarsın gerekliliğini.
Varlığını, nasıl nefes olduğunu.
Dolmaz sandığın o boşluğun,
Onun sarılışıyla yok olduğunu.
Affedersin eşşek kadar olsan da,
O sıcak nefes sana
Yeniden doğuyormuşsun gibi
Güç verir.
***
Önceki gün düğündeyiz.
Ben olmuşum tarihi çınar.
Ama asıl çınar yanımda.
“Al şu şalı üstüne”
“Gerek yok anne üşümüyorum…”
“Yok esiyor…”
“Ya Allah aşkına üşürsem söylerim…”
“Bak sen bundan yemedin”
“İstemiyorum, bu kadar yeter bana”
“Bir şey yemedin aç kaldın işte”
Eskiden bunları duymak öf dedirtirdi.
Şimdi hoşa gidiyor.
Bu yaşta bile hala seni en çok o merak ediyor.
***
Ve en çok onlar ölüyor.
Her şehit haberi, bir anneyi de vuruyor.
Sen ben unutuyoruz.
Onları savaşa gönderenler, siyaset unutuyor
Belki zamanla eş unutuyor
Ama o gözbebeğinde saklıyor ilk günkü acısını.
***
Bizler o kadar unutuyoruz ki,
Önceki gün yılın annesi seçmişler Gülben Ergen’i.
Çoğu zaman hem sağır hem dilsiz bir ülkeydik.
Şimdi yüreksiz miyiz?
Çocuklarını vatan için kaybeden,
Vatan sevdasına Korkmaz evlatlarını, Elvan kokulularını yitiren analara ayıptır yahu bu.
***
Evet, bugün Anneler Günü...
Ve hala yanınızdaysa ananız sarılın, koklayın.
Söz verin o yemeği de yiyeceğim,
Üstümü de örteceğim,
Aynı lafı bin kez söylesen de
Dinleyeceğim diye...
Ha kaybettiyseniz eğer geçmişinize sarılın.
En taze halleriyle anılarda yaşasınlar bugün
***
Ama en iyisi
İki hediye birden alın.
Biri ananıza, mis kokulunuza.
Diğerini etrafınızda varsa çocuğunu
yitirmiş bir anneye uzatın.
Ya da hasta, engelli, otistik çocuğuna
Kol kanat germiş bir bir ana yüreği bulun çırpınan
Ona verin.
Çünkü ayın, yılın değil
Zamanı durduran sevginin adıdır onlar.

Demirtaş, Qua Vadis? (*)


Bir Demirtaş cezaevinde Cumhurbaşkanlığı seçimine hazırlanırken, İzmir’in Demirtaş’ı her yerden çıkıyor karşımıza.
Aylarca İzmir Ticaret Odası seçimini konuştuk. Meclis üyeliğinde 37, yönetimde 27 yılı odada geçiren Başkan Ekrem Demirtaş ne yapacaktı?
Velhasıl sonucu biliyorsunuz. 12 saat kala yarıştan çekilerek bir kaybedişe imza atan Demirtaş, birkaç gün sonra sahneye Ekonomi Üniversitesi’nde çıktı.
Gümrük ve Tekel Bakanlığı’nın sırf kendisi için çıkmış izlenimi veren tebliğine rağmen mütevveli heyet başkanlığından ayrılmak istemedi.
Genel kurulu erteletti.
Ardından asıl bomba CHP’de patladı.
Demirtaş, milletvekili aday adayı oldu.

***

Kimsenin farklı söylemine gerek kalmadı.
Taban ve kimi vekiller bu adaylığa ateş püskürdü.
Upuzun başkanlığı sırasında yığınla spekülasyon, iddia ve kavgayla gündeme gelen Demirtaş şimdi partiye sirayet etmişti.
Vallahi bence, dünya satranç şampiyonu Kasparov bu kadar hamle karşısında şapka çıkarır.
CHP bu büyük oyuna gelir mi, sağ gösterip başka bir ilden göstermek gibi hamle geliştirir mi, bilemeyiz.
Ama bu durum Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nu ilkeleri, prensipleriyle karşı karşıya getirecek kadar riskli.
Partide yüreklilik, dürüstlük ve bireysel değil toplumsal hak arayışı iddialarını oksijensiz bırakır.
Torpille, tehditle, maddi güçle, o olmazsa bu çözümle var olma çabaları yükselirse o denklemi kimse çözemez.
Öyle bir iklim, temel anlayışları boğar.
Gelişmeler artık ayak oyunlarının değil, iyilerin, doğruların kazanacağını göstermeli.
Ama film devam ediyor.
Quo Vadis, (*) dünyanın tüm dillerinde kullanılan Latince bir deyiştir.
“Nereye gidiyorsun” anlamına gelir.
Şu an Demirtaş için söylenecek tek söz vardır, o da..
Quo Vadis?