Ayasofya’yı toplu ibadete açan, çocuklarla yaşlıların günlerce bir araya geldiği Kurban Bayramı’nda önlem alma gereği duymayanlar, 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamalarını yasakladılar. Bu yasak yanlış diyemiyorum, çünkü COVID-19 enfeksiyonu patladı. Ama şunu söyleyebilirim: Zafer Bayramı kutlamaları yasağı doğru ise, Ayasofya’da toplu ibadet ve Kurban Bayramı’nda kısıtlama uygulamama kararları ‘çok yanlıştı’! Enfeksiyonun patlamasının ve gerçeklerin saklanmasının nedeni de bu sanırım. En güzel özeti Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş yaptı: “Geçtiğimiz Salı sadece Ankara’da 17 vefat var. Ama aynı gün açıklanan rakama bakıyorum, Türkiye çapında 20-21-22 kişi.”

Yapılan Yanlışlar

Gerçek verilerin saklanması sonucu, halkın olayın önemini kavrayıp, gerekli önlemleri almaları sağlanamıyor ve bu çok yanlış. Turkuaz tablolardaki sayılarda eskiye göre fazla değişiklik yok gözükse de, eskiden toplam vaka (olgu) sayısı bildirilirken, artık toplam hasta (hastanede yatan ve tedavi gerektiren) sayısı bildiriliyor ve geçmişte hastanede tedavi edilen hafif hastalar, artık evde izleniyor.

Çok daha önemlisi, hastaneye ve sağlık kuruluşlarına başvuran hastalarda COVID-19 belirtilerinden bazıları bulunsa bile PCR testi istenmeyebiliyor. Bir yakınımın akrabasında ateş, ishal, lökosit sayısında artış ve CRP yüksekliği bulunmasına; hastanın 60 yaşın üzerinde olmasına karşın, PCR testi istenmedi, örneğin. Yanlış anlaşılmasın; testi istemeyen meslektaşımı suçlamıyorum, zaten hata da yapmamış; Sağlık Bakanlığı’nın rehberini uygulamış. Test isteyebilmesi için ya ishal ve ateş belirtilerinin başka bir hastalıkla açıklanamaması (oysa olası bağırsak enfeksiyonu ile açıklanıyor) veya kesin COVID-19 tanısı almış biri ile yakın teması bulunması (veya bu yönde yalan söylemesi) gerekiyor. Güney Kore ve Almanya gibi ülkeler hiç belirtisi olmayan milyonlarca insanı test ederek enfeksiyonu durdurdu; biz bu dönemde iki majör belirtisi olan hastaları evine gönderiyoruz. Çok zor koşullarda ve kendilerini riske atarak görev yapan hekimlerin kafalarını karıştıran yetkilileri eleştiriyorum.

Çok yanlış diğer bir uygulama, COVID-19 taşıdığı belirlenen hastalarla yakın teması olduğunu bildirenlere, belirtileri yoksa test uygulamama kararı. Filyasyonu yanlış anladılar sanırım; filyasyon uzaktan bile görülebilecek ‘filleri’ belirlemek için değil, ancak elektron mikroskopu ile görülebilecek ‘virüsleri’ belirlemek için, hastalara yakın teması olanlara yapılması gereken bir işlem!

Enfeksiyon özellikle son zamanlarda çok kötü yönetiliyor; alınması gereken bazı önlemler ekonomik gerekçelerle öteleniyor. Ekonomi tabi ki önemli, ancak ekonomiyi korumak için bugün alınmayan önlemlerin ekonomik faturası, yarın kat kat artmış biçimde karşımıza çıkacaktır.

Bilim Kurulu ve Hekimlere Düşen Görevler

Yanlış kararlardan derhal vazgeçilmeli, özellikle rehberdeki ‘olası vaka’ tanımı ve koşulları (sayfa 17) mutlaka değişmeli. Bilim Kurulu’ndaki değerli bilim insanları yapılan yanlışlar karşısında seslerini yükseltmeli ve başka çareleri kalmazsa, istifa etmeli diye düşünüyorum.

Hekim meslektaşlarıma talimatlara uymamalarını söyleyemem, ancak mesleğimizin temellerinden “Hastalık yoktur, hasta vardır” ilkesini ve mesleğe başlarken içtiğimiz, Anayasamız olan Hipokrat Andı’nın bazı bölümlerini hatırlatmak isterim: “…hayatımı insanlık hizmetlerine adayacağıma, insan hayatına mutlak surette saygı göstereceğime… …din, milliyet, cinsiyet, ırk ve parti farklarının görevimle vicdanım arasına girmesine izin vermeyeceğime, mesleğimi dürüstlük ve onurla yapacağıma, namusum ve şerefim üzerine ant içerim.”