Sosyal Demokrat Halkçı Parti’nin (SHP) CHP ile birleşmesinin öncülerinden Murat Karayalçın,  geçmişte CHP’nin Deniz Baykal oligarşisine teslim edilmesine katkıda bulunan isimlerden sayılabilir. 

Yıllarca Deniz Baykal’ın iki dudağının arasındaki olgarşik yapı ile  geniş kesimlere ulaşmaktan çok uzak politikalarla idare eden CHP, şimdilerde geleceğini nasıl şekillendireceğini tartışıyor. 

Bu tartışmalar sürerken bir yandan da “Bazı odakların egemen olduğu” ilçe kongreleri devam ediyor. Bu kongrelerden  bir değişim çıkmasını bekleyenler, şimdilerde CHP içerisindeki yönetimi beğenmeyen Murat Karayalçın’dan bir mektup aldılar. 

Hemen belirteyim İzmir milletvekili listeleri CHP’nin Kemal Kılıçdaroğlu yönetimindeki oligarşik yapısının eseridir. BU listeler “Küçük olsun benim olsun” mantığının eseridir. Bi isimlerin bu listelere nasıl girdiği çok tartışmalıdır. Bazı isimlerin de neden yer almadığı elbette. 

Mektup önemli uyarılarla dolu… Bunlardan en önemlisi Deniz Baykal hizbine omuz veren Karayalçın’ın ;"Oligarşiye neden olan tüzük değişsin, beyaz atlı prens beklemeyelim, sağdan oy almak için transfer yapmak yönteminden vazgeçelim”  sözleri. Karayalçın, "Mektup" başlıklı 24 sayfalık yazısında parti örgütlerinin seçimlerinde çalıştırılamadığını vurguluyor. CHP’nin bu hastalığının uzun süreli olduğunu da vurguluyor. 

Karayalçın bu sözleri söylerken acaba kendisi de bu düzenin değişeceğine inanıyor mu? 

Bence inanmıyor ama yine de söylüyor. Herkes önümüzdeki yerel seçimde kimleri aday yapabileceğine odaklanmış durumda partide. Üyelerin düşünceleri ile CHP’ye oy veren seçmenin düşünceleri arasında dağlar kadar fark var.  CHP’nin efsane olabileceğini söyleyen Karayalçın, ülke coğrafyasının  önemli bir bölümünden oy alınamamasını açıklamalı bana göre. Terk ettiği SHP’nin Türkiye’nin yer her yerinde olduğunu unutmamalı.

Milletvekili olanın, belediye başkanı olanın, il ilçe yöneticisi olanın hatta delege olanın CHP’nin yerel iktidar güçlerini nasıl kötüye kullandığını hepimiz biliyoruz. Bunların örnekleri İzmir’de sayısız olarak belirtilebilir. 

Bu hastalıkların giderilmeden yüzde 40 oy düzeyine çıkarılması diğer sorunların çözülmesi halinde bile zor olacaktır.  Karayalçın’ın mektubunda janjanlı cümleler de mevcut:

Diyor ki, “Bizi iktidara taşıyacak olan güç, prensler- prensesler değil, örgütümüzdür. Bir başka tembellik örneği de ‘sağdan oy alamıyoruz, bari siyasetçi alalım, onlar da sağ seçmeni getirir’ anlayışıdır. Tabii ki partimize sağdan siyasetçi de seçmen de gelecektir, gelmelidir. Partimiz böyle büyüyecektir. Ayrıca bu arkadaşlarımız Partimize girdikleri andan itibaren de Partimizin herhangi bir üyesi kadar CHP’li olacaklardır. O nedenle benim eleştirim bu katılımlara asla değil, bu anlayışla yapılan transferlerdir.”

İnanın mektubun diğer bölümlerini okurken bir Ombudsman olarak niteleyeceğimiz Murat Karayalçın’ın sadece tarihe geçmek için böylesi bir çalışmayı yayınladığını düşünüyorum. Çünkü; CHP bugüne kadar Karayalçın’ın da içinde bulunduğu Deniz Baykallı süreç ile bu noktaya geldi. Şimdi ise bir mektupla kurtulamayacak kadar büyük sorunları var. 

Elbette partinin bir yerinden bu değişimi başlatması gerekiyor. Ama dediğim gibi mahallelerde, ilçelerde önseçim değil önseçim yangını var. Herkes Mart ayındaki kariyere odaklı çalışıyor. Partinin bütüncül değişimi kimsenin umurunda değil.