Baştan yazmalıyım. Bu başlık altında yazacaklarım ile CHP’yi benim kurtarma şansım veya iddiam olamaz.

Başlattığım bu yazılarda CHP’nin nasıl güvenilir bir parti olabileceği, görüşlerini insanlara nasıl benimsetebileceği veya siyasi yelpazedeki duruşunun nasıl olması gerektiğini değerlendireceğim. Bunu yaparken, partiyi eleştiren sorgulayan kişilerden elde ettiğim sonuçları yansıtacağım. 

Buna benim gözlemlerim de eklenecek. Bu kadar yıldır siyaset yapan insanlarla sayısız görüş alışverişi ve tartışmalar içerisinde bulundum. Buradan çıkardığım sonuçların da gelecek açısından önemli olabileceğini de düşünüyorum. 

Sosyal medya hastalığı

Çağımızın yarattığı en önemli iletişim araçlarından birisi hiç kuşkusuz sosyal medya araçları. Buradan iletişim kurmama gibi kimsenin lüksü olamaz elbet. Ama dahi sayılan META kurucusu Mark Zuckerberg ve arkadaşlarının yarattığı sosyal medya araçlarının Türkiye’de ve özellikle CHP içerisinde kullanılış biçimini görmeleri halinde çok şaşıracaklarına eminim. 

14 Mayıs ve 28 Mayıs’ta  CHP’nin öncülüğünü yaptığı ittifak iktidar olamadı. Bu ittifakın başında yer alan Kemal Kılıçdaroğlu, seçimden 5 dakika sonra sosyal medyada iki ayrı kampın görüşleri ile “ya orantısız biçimde övgü” ya da “orantısız biçimde hakarete varan eleştirilere” hedef oldu. 

Bir yanda “Pirom senden razıyız, ne olur gitme” cümleleriyle altında hiçbir fikir olmaksızın yazılan cümleler, diğer yanda ise “Hadi çek git” mealinde ve altında incitici sözlerin yer aldığı eleştiriler. Oysa; Ne Kemal Kılıçdaroğlu gidince CHP kurtulur ya da Kılıçdaroğlu’nun kellesini aldığınızda da CHP iktidar olur. 

CHP nerede olmalı

CHP’nin parti kimliğini ve sistemini baştan aşağı yenilemesi gerektiğine inananlardanım.  En başında CHP kendisini tanımlamalıdır. Parti ülkenin sadece bir kısmındaki insanların oylarına mı talip olacaktır veya tüm ülkede egemen bir siyaset mi yapacaktır. 

28 Şubat sonrası da benzer bir hastalık tezahür ediyor bence. Partinin durumunu tartışacak çok geniş tabanlı toplantılar yerine bir kurultay toplanacak ve sadece insanların seçimi düşündüğü bir buluşma ile yola devam edilecektir.

Halen güç odaklarının savaşı biçimindeki bu yenilenme ile sonuç alınmak istenecektir. 

CHP’deki kongreleri izleyenler bilir. Seçim öncesinde yapılacak konuşmaları kimse dinlemez neredeyse. Sadece seçim sırasında salona gelinir ve hiçbir görüş ileri sürmeyen oy sahiplerince birtakım güç odakları istediklerini seçtirirler.

En alttaki delegeden başlayan bu çarpık sistem yüzünden çok önemli görüş sahipleri ile parti üyeliğine sıcak bakmaz ve mesafeli durur. 

Bu kesim özellikle de 22 yıldır AKP karşıtlığı nedeniyle CHP’ye büyük kentlerde oy verir. Çünkü AKP’nin yaşam biçimine müdahalesi laiklik karşıtı söylemler içeren çıkışları ve benzeri korkular CHP’yi ayakta tutar. 

Bu seçmen kesimi bazı seçimlerde daha soldaki partilere veya son seçimde olduğu gibi TİP ve Yeşil Sol gibi partilere oy verebilir. 

Tüm bunların özellikle İzmir gibi kentlerde bir başka nedeni de vardır. Yerel yönetimleri kazanan CHP’li yönetimlerin, iktidarın kıyasıya eleştirilen hastalıklarının neredeyle tamamına yakınını taklit etmesidir. Belediye başkanlarının kendilerine “Aslan kral” muamelesi yapan insanlarla yol yürümesi ise bunun açıkça gösterir.  Kendilerini eleştirenlere asla dönüp bakmama hastalığı nicedir yerel yönetimlerde belirginleşmiştir. 

Bir sonraki yazıda topladığım görüşlerden elde ettiğim sonuçları aktarmaya devam edeceğim.