“Zor diyorsun, zor olacak ki imtihan olsun” demiş Mevlana…

Hayat gerçekten zor bir sınav. Ve sanki her birimizin eline farklı zorluk derecelerinde birer sınav kağıdı verilmiş gibi. Siz de benim gibi hissediyor musunuz bilmem ama bazen öyle anlar, öyle zamanlar geliyor ki kağıdı kalemi fırlatıp atmak, kaçıp gitmek geliyor içimden.

Son zamanlarda ülkece üzgün, kırgın, kızgın, umutsuz ve çaresiz hissediyoruz.

Gelecek kaygıları, günlük dertler, duygusal buhranlar, ekonomik sıkıntılar arasında gidip gelirken deprem felaketiyle yerle bir olduk. Hepimizin yüreğinde kocaman bir enkaz, kaldırılmayı bekliyor. Öyle büyük, öyle acı, öyle korkunç bir felaket ki, bana üzüldüğüm her şeyin aslında boş olduğunu hatırlattı. ‘Bir varmış bir yokmuş’ diye başlayan masallar aslında laf arasında bizi daha çocukluktan hayatın ne kadar kırılgan ve kısa olduğuna hazırlıyormuş meğer.

can dostlar-kose (1)-1

Hayat kocaman bir andan ibaret. O an içinde yaşıyoruz karanlığı da, aydınlığı da… Ama hayat adını verdiğimiz sınav, her şeye rağmen devam ediyor. O yüzden de yeniden güçlenmemiz, motive olmamız, umudumuzu yeşertecek nedenlere sarılmamız gerek. Ben böyle zamanlarda doğaya dönmeyi, doğanın mesajlarını okumayı severim. Mesela geçtiğimiz günlerde 3. cemre düştü toprağa… Dışarı çıktığınızda da hissedersiniz değişimi. Havanın kokusunda, rüzgarın hareketinde, ağaçlarda, çimenlerde, çiçeklerde hissedersiniz. Kuşlarda, böceklerde, kedilerde ve köpeklerde hissedersiniz. Mevsim değişirken, sanki canlı olan her şeyin de enerjisi yenilenir.

*

Cemre ilkbaharın müjdecisi olarak bilinir. Önce havaya, sonra suya, en son toprağa düşer.

Kelime anlamı kor durumundaki ateştir. Havada, suda ve toprakta birer hafta arayla meydana gelen sıcaklık artışını ifade eder. 3. cemrenin düşmesiyle birlikte, doğada bir renk şöleni de başlar. Cemre bize kışın geride kaldığını, ilkbaharın geldiğini, doğanın uyandığını söylüyor.

Umuda, yenilenmeye, yeniden ayağa kalkmaya, çiçek açmaya özlem duyuyorsanız, dilerim bu yıl Cemre tüm bunların işareti olsun hepimiz için. İnsanın, doğanın ve tüm canlıların ilkbaharı iyilikle, güzellikle başlasın…

****

Afetlerde gönüllü olmak isteyenlere çağrı

Türkiye’nin ilk ve en büyük çiftlik hayvanlarını koruma barındırma ve rehabilitasyon çiftliği Angels Farm Sanctuary Turkey (HAYBAP Ferdinand Hayvanlara ve Doğaya AHBAP Derneği) doğal afetlerde görev yapacak gönüllüler arıyor. Angels Farm Sanctuary çatısı altında kurulan H.A.R.K profesyonel arama kurtarma ekibi halen deprem bölgesinde çalışmalarını sürdürüyor. Bugüne kadar yüzlerce hayvanı kurtaran H.A.R.K ekibi, afetlerde daha etkin mücadele ortaya koyabilmek için yeni gönüllülerle gücüne güç katmak istiyor.

Bu satırlardan biz de aracı olalım. Eğer siz de H.A.R.K ekibine katılmak isterseniz Instagram üzerinden @h.a.r.k hesabına direkt mesaj atarak veya 05322362251 numaralı Whatsapp hattı üzerinden kendinizi tanıtan kısa bir metin ile başvuruda bulunabilirsiniz.

can dostlar-dunyadanbihaber (3)

Şehirli bitki ve hayvanlar adaptasyonda ustalaştı

Konu bitki ve hayvan türleri olduğunda genellikle araştırma alanları vahşi doğadır. Ancak son dönemde birçok bilim insanı gözünü şehirlerin ekosistemine çevirmiş durumda.

Şehirler; bitkiler, hayvanlar, insanlar ve diğer organizmaların bir arada yaşadığı önemli ekosistemler olarak kabul edilmeye başlandı. Sıcaklık, gürültü, kirlilik ve insan başta olmak üzere türlü tehlikelerle dolu şehirlerde hayatta kalabilmek ve bu ortama adapte olmak en az vahşi doğada yaşam sürmek kadar zorlu. ‘Şehirli’ hayvan ve bitkilerin ekolojisini ve evrimini inceleyen bilim insanları, buralara hızlı bir şekilde uyum sağlayabilen türlerin hayatta kalma şanslarının daha yüksek olduğu kanısına vardı. World Economic Forum’da yer alan makaleye göre kentsel mekanlarda yaşayan hayvanların en önemli özellikleri, davranışlarını değiştirebilme, tehlikelerden kaçabilme ve zorlu çevre koşullarıyla baş edebilme yetenekleri. Şehirlerdeki hayvanlar arasında hızlı genetik evrim olduğuna dair de kanıtlar var. Örneğin; şehirlerde yaşayan su pireleri, kırsal su pirelerine göre daha hızlı büyüyor, olgunlaşıyor ve daha yüksek sıcaklıklara dayanabiliyor. Şehirlerde yuva yapan dağ bülbülleri, kırsal muadillerinden daha cesur. Çakallar, geceleri insanlardan ve arabalardan kaçınmayı öğrendi. Muhabbet kuşları sıcak günlerde serinlemek için havalandırma deliklerini kullanıyor. Anolis kertenkeleleri, cam, metal veya boyalı duvar gibi pürüzsüz yüzeylere daha iyi tutunacak uzun uzuvlar ve daha fazla parmak pulları geliştirdi.

can dostlar- bizimgezegen

İklim krizi en çok soğukkanlı

hayvanları tehdit ediyor

Yaşamak için insanlar dahil olmak üzere tüm hayvanlar enerjiye ihtiyaç duyar. Nefes almak dahil her hareketimiz enerji gerektirir. En büyük enerji kaynağımız ise besinlerdir. Vücut ısısı arttıkça enerji kullanma oranı da artar. Bu nedenle soğukkanlı hayvanlar çok fazla yemeden ve kalori yakmadan vücut ısılarını sabit tutabilirler. Bu da onların yiyecek olmadan daha uzun süre hayatta kalabilmelerini sağlar. Ancak yapılan son bir araştırma bu durumun değişmek üzere olduğuna işaret ediyor.

Bilim insanlarına göre, soğukkanlı hayvanlar vücut sıcaklıklarını düzenlemek için çevre koşullarına güvendiğinden, gezegen ısındıkça daha fazla enerjiye ihtiyaç duyacaklar. Bu da onların yok olma riskini ciddi oranda artırıyor.

Nature Climate Change'de yayımlanan araştırma, soğukkanlı hayvanların gelecekteki enerji ihtiyaçlarını etkileyen tek çevresel faktörün sıcaklık olmadığını da gösterdi. Araştırmacılar, bu hayvanların metabolik hızlarının vücut büyüklüğü, aktivite seviyeleri ve vücut ısısı gibi çeşitli faktörlerden etkilendiğini bildirdi. Günümüzde yaşayan çoğu hayvan; böcekler, solucanlar, balıklar, kabuklular, amfibiler ve sürüngenler yani temelde memeliler ve kuşlar dışındaki tüm canlılar soğukkanlıdır. Soğukkanlı hayvanların yok olması ise ekolojik dengenin tamamen bozulması anlamını taşıyor. Yani soğukkanlı hayvanların yok oluşu beraberinde zincirleme bir yok oluşun da habercisi olabilir.

can dostlar-kulagimizakupe (1)

Ağaçlardan neler öğreniriz?

Bir kavak gibi başkasının varlığından güç almayı,

Bir zeytin ağacı gibi karşılık beklemeden vermeyi,

Bir meşe gibi dinlenmeyi,

Bir söğüt gibi yaşadığın yeri sevmeyi,

Bir fındık ağacı gibi esnek olmayı,

Bir porsuk ağacı gibi sabretmeyi ve bilge olmayı öğretir ağaçlar.

⁃                (@ormanmuhendisi/IG)