Bodrum’da 22 Eylül Salı günü meydana gelen sel felaketinin can kaybına neden olmaması çok sevindirici ve mucize! Felaketi bire bir yaşayanlardanım. Tam sağanağın olduğu saatlerde Bodrum’a girdik ve olağanüstü bir çaba sarfederek, İzmir’den geldiğimiz süre kadar yani 3 saatin sonunda, nihayet Yahşi’deki evimize ulaşabildik. Resmen ana caddeler, sokaklar ve ara yollar her yer dere olmuş akıyordu. Arabalar sürüklenme riskini alarak, bu dereleri yara yara gitmeye çalışıyor, bir kısmı suyun içinde kalıyor, trafik felç olmuş, toprak kayması, heyelanlar oluşmuş, kanallar, borular patlamış tam bir kabustu! Birçok otel, restoran, hatta evleri su basmış, hasar büyük! Öte yandan ertesi gün derelerle taşınan kirlilik ve lodos nedeniyle de, denize girmeyi hayal eden tatilciler karşılarında kahverengi renkte bulanık denizi görünce hüsrana uğradılar. Su ve elektrik kesintileri de eklenince Bodrum’a bayram tatiline gelenler tam bir rezillik yaşadı! Şimdi tüm bu yaşananları iyi analizleyerek, doğru tesbitlerle önlem alma zamanıdır! Ne yapalım bu bir afet, metrekareye 160-180 kg yağış düştü elden bir şey gelmez deyip kaderciliğe sığınmak, bilim ve tekniğin bu kadar ileri bir düzeye geldiği dünyamızda bize yakışmaz! Su Politikaları Derneği Başkanı, Su Uzmanı Sn. Dursun Yıldız konuyu çok güzel bir şekilde anlizlemiş, söyledikleri özetle şöyle; “Bodrum’daki son sel felaketi ile birlikte sellerin Turizm bölgesine olan olumsuz etkilerindeki artışa dikkat etmeliyiz. Bölgede iki şeyin artışı afetlerin felakete dönüşmesinde belirleyici olmaktadır; bölgede son 15 yılda turizm faaliyetleri ile doğaya karşı insan faaliyetleri, orman yangınları, tarım ve orman arazilerinin imara açılması vb aktiviteler artmıştır. İkinci artan şey ise iklim değişiminin olumsuz etkileridir. Bu iki artışın üstüste geldiği son dönemde taşkın sıklığı ve zararları artmıştır. Bu nedenle turizm bölgelerinde taşkınlara karşı önlemlerin daha geniş kapsamlı olarak ele alınması şart olmuştur. Bodrum’daki taşkın turizm mevsimi daha kapanmadan gerçekleşmiştir. Bu taşkınların iklim değişimi sonucu ani şiddetli yağışlar olarak yaza doğru kayma ihtimali de vardır. Bu durum ülkemiz için önemli bir sektör olan turizmi de olumsuz etkileyecektir. Akdeniz Bölgesi'nde Taşkın Riski Zaten Yüksek, Akdeniz bölgesinin taşkın sayısının, Doğu Karadeniz ile aynı kategoride olduğu göze çarpmaktadır.

YETERSİZ ALTYAPI



Ülkemizde son yıllarda taşkınların daha fazla can ve mal kaybına yol açmasının temel nedeni iklim değişikliği nedeniyle yağışların ani ve şiddetli bir şekilde düşmesi sonucunda zaten yetersiz olan altyapının iyice yetersiz kalmasıdır.

• Çarpık kentleşme, yanlış arazi kullanımı ve alt yapının yetersiz kalması.

• Ormanların ve bitki örtüsünün artan şekilde tahrip edilmesi.

• Sel tehlikesi belirdiğinde bölgede yaşayanların doğru ve zamanında uyarılmasını sağlayacak uyarı sisteminin ve önlemlerin olmaması gibi nedenler, daha büyük can ve mal kayıplarına neden olmaktadır.


Bu durum karşısında Taşkın Risk Yönetimi Açısı'ndan yapılacak çalışmalar aciliyet kazanmıştır. Bunların arasında; Taşkın Su Basma, Derinlik ve Tehlike Haritaları'nın oluşturulması, Taşkın Yönetim Planları'nın, imar planlarının hazırlanması ve Taşkın Sigorta Sistemi'nin geliştirilmesi öncelikli teknik konular olarak öne çıkmaktadır!” Sn. Yıldız aslında şunu demeye çalışıyor; eğer siz turizm bölgelerinde dere yataklarının önüne milyon dolarlık evler veya ormanları kesip yakarak görkemli konaklama tesisleri yaparsanız, artan iklim değişikliği ile beraber turizm bölgelerimizde daha çok sel felaketleri yaşar, turizmimizi de baltalarız. Doğa bir şekilde intikamını alacak, su bir şekilde yol bulup akacaktır! Bilmem anlatabildim mi? Herkese iyi bayramlar.