İlk depremi 6 Eylül 1975’te Diyarbakır’da yaşamıştım. TRT’de yeni haberciydim. Ömer Pastırmacı ve Musa arkadaşlarımla Lice’ye ulaştığımızda taş taş üstünde kalmamıştı. Üç bine yakın insan yaşamını yitirmişti. O yıkımı, ağıtları unutmam olası değil.

24 Kasım 1976’da Van-Çaldıran 7.2’yle sarsılmış, dört bine yakın insan ölmüştü. Landrower cipimizle gece yarısı ulaşmıştık kameramız, ses aygıtımız, telaşımız, heyecanımız, acımızla. Karların içinde, soğukta günlerce haber ulaştırmıştık Haber Merkezimize.

***

İzmir’de 1977’den beri oturuyorum. Bu süre içinde çok kez depremle tanış olduk, korkular yaşadık. Bu kez 6.9 fena salladı, sarstı, vurdu. Tamam dedim İzmir yıkılıyor!

Bu yıla çok kötü başladık; sıkıntılar, sorunlar, acılar, bunalımlar, kötülükler… Koronayla sarsıldık, her geçen gün daha kötü haberlerle sarsılmaya devam ediyoruz. Yangınlar, su baskınları, yaşadığımız ekonomik sarsılmanın etkileri, artçıları aman vermiyor.

Yıl içinde Elazığ’la başlayan yurdun değişik bölgelerinde arada bir kendini anımsatan depremlerin sızısı, acısı, yıkıntısı bitmeden bu kez İzmir’le çok kötü sarsıldık!

Deprem için söylenecek söz bitmez; ama söylemler değil artık eylemlere, ivedi çözümlere gereksinimi var toplumun. Acılar yinelenmesin, ağıtlar yakılmasın, yıkımlar olmasın, insanlar kırılmasın, böyle ölümler yaşanmasın istiyoruz gönülden.

“Zalim titreme!”

Depremin olduğu günün akşamında yeniden elime geçti şair Güngör Gençay’ın ”Deprem Şiirleri” Seçkisi (Gerçek Sanat Y.2005).

Gençay önsözünde şu sözleri etmiş: “Deprem anında insan, varlıkla yokluk arasındaki saniyeleri yaşıyor. O nedenle, deprem şiirleri, çoğunlukla birebir yaşanmışlıklardan oluşuyor. Duygusallığın öne geçmesini kolalaştıran bu durum, daha çok ağıtların ve yakınmalı şiirlerin doğmasına yol açıyor.”

Şair elbette acıdan da beslenir. Hüzünlenir, kederlenir, tepki verir, duyguları söze, şiire dönüşür. Yankılanır gökevrende.

Şair dostum Selami Şimşek’in sosyal medya paylaşımından aldım yazımın başlığını. Ne diyordu Selami? “İnsan biriktirmenin bir sanat olduğunu "ŞİİR" öğretti bana. Şiir öğretti bir iniltinin derinliğini, bir çığlığın yankısını. Aklımıza yön verecek, var olmamızı sağlayacak olan o duygulardır.”

Şairin duyarlığı, duygu patlaması! İnanıyorum ki Selami kardeşimden, başka şair dostlarımdan da depremlerin şiiri yazılacaktır.

Evet yine Deprem Şiirleri Seçkisine dönersek, Tevfik Fikret’ten Gencay Zavotçu’ya dek çok sayıda şairin şiirleri yer almış. Rıfat Ilgaz, Dağlarca, Oktay Rıfat, Enver Gökçe, Nevzat Üstün, Attila İlhan, Hasan Hüsetin Korkmazgil, Şükran Kurdakul, Can Yücel, Cemal Süreya…

İzmir’den de şairler var depremin acılarını, yıkımını paylaşan: Ş.Avni Ölez, Asım Gönen, Hidayet Karakuş, Veysel Gültaş, Özgen Seçkin, Hasan Hüseyin Yalvaç, Ahmet Günbaş, Bilsen başaran, Coşkun Şimşekli, Mehmet Atilla, Eşref Karadağ, Ferhat İşlek.

Seçki’deki şiirleri paylaşmak burada olanaklı değil. Can Yücel’i de anarak “Sizmografi”şiirine gidelim:

“Dünya öküzün boynuzları üstünde dururmuş, / Her kıpırdayışında öküz, deprem olurmuş… / Oysa dünya, halkların omzu üstüne durur / Kıpırdasın da gör!”

Sağolsun dostlarım…

İzmir’de yaşadığımız depremin ardından Gaziantep’ten, Ankara’dan, İstanbul’dan, Karabük’ten, Antalya’dan, Trabzon’dan, İzmit’ten, Bafra’dan, Bursa’dan, Tekirdağ’dan, Balıkesir’den, Bodrum’dan, Adana’dan, Belçika’dan, Almanya’dan, Amerika’dan…daha nice yerden telefonla, yazılarla, iletilerle arayan tüm şair-yazar dostlara teşekkürüm sonsuz.