Onu, 8 yaşındayken Aydın-Ortaklar’da Atatürk’ün masasındaki leblebileri yiyen çocuk olarak biliriz. (Şu an Büyük Önder’le birarada olmuş tek kişidir!) Onu, yıllarını Atatürk’ün hiç bilinmeyen fotoğraflarını- dünyanın neresinden olursa olsun, bedelini önemsemeden-  toplayan tutkulu bir koleksiyoner olarak tanırız. Dile kolay 17 yaşından beri… (Yaklaşık 30.000 bin fotoğraf biriktirmiştir.)

Onu, Atatürk, insan sevgisi, yakın tarih, İzmir sevdası üzerine yazdığı 100’e yakın kitabından da. Atatürk fotoğraflarıyla açtığı yüzlerce sergileriyle de takdir ederiz. Neticede, fanatik bir Atatürk hayranı ve Atatürkçülük felsefesinin iflah olmaz tutkunudur. O, çok iyi bir Altaylıdır da. Siyah-beyazlı kulüpte zor günlerde başkanlık ve yöneticilik yapmıştır. Günümüzün ifadesiyle milyon dolarları siyah-beyazlı renkler için harcamıştır.

Hanri Benazus… “Hiçbir beklentim yok! Atatürk’e çok büyük borcum var. O borcu ödemekle uğraşıyorum” diyendir. Yılmaz Özdil’in ifadesiyle “Ne mutlu Türküm diyene!” ifadesinin vücut bulmuş halidir Hanri Benazus. Buyurun dinleyin Benazus’u, siz de hak vereceksiniz bu tespite: “AVM'lerde büyük sergiler açıyorum. Çok karşılaşıyorum burada. Kitaplarımın önünde ‘Hanri Benazus’ diye adım yazar. Akıllının biri diyelim başka bir şey demek istemiyorum. Gelir bakar benim adıma, bir de suratıma bakar. Sonra döner ‘Sen kimsin?’ diye sorar. Başlar bu sefer ‘Sen nesin?’. Yanıtlarım: ‘Ben Türküm.’ Parmak sallar bu kez; ‘Doğru söyle’ derler. Başlarlar saymaya; ‘Rum musun, Ermeni misin, Yahudi misin, Arap mısın, İngiliz misin, Fransız mısın?’ sayar dururlar. ‘E, olmaz’ derler, ‘Türk olsaydın, adın Ahmet olurdu, Mehmet olurdu, Süleyman olurdu!’
İşte burası çok önemli.. Onlara da anlatıyorum. Ben çocukken büyük şans.. Atatürk'le karşı karşıya oturdum masasında. Ben leblebileri avuç avuç yedim bitirdim. O sofrada Ahmet, Mehmet de bitti. Şöyle bitti: Adımı sordu ‘Hanri’ dedim. Soyadımı sordu, ‘Benazus’ dedim. Bana ‘Sen kimsin?’ demedi, ‘Sen nesin?’ demedi, ‘Neden adın Ahmet değil, Mehmet değil?’ demedi. Bu büyüklüğü görüyor musunuz? Türklüğün ne olduğunu anlatan, o sormadığı suallerin değerini anlıyor musunuz? İsteseydim belki 50 kamyon leblebi dağıtır borç öderdim ama Türklüğün bedeli ödenmez ki!”

***

Ardından şu anekdotu paylaşır hemen: “Atatürk'le ilgili fotoğrafları toplarken, 1984 yılında ABD'den bir telefon geldi. Arayan kişi elinde Atatürk'ün fotoğrafının bulunduğunu ve satabileceğini söyledi. Beni arayan, 1921 yılında Amerika'dan Türkiye'ye gelerek Atatürk'ün fotoğrafını çeken gazetecinin oğluymuş... İnanamadım, ‘Atatürk fotoğrafının Amerika'da ne işi var?’ diye düşündüm. ABD'deki arkadaşımı arayıp, New York'a gitmesini ve fotoğrafı incelemesini istedim. Beni arayan kişinin babası gazeteciymiş. 1921’de Türkiye'ye gelip, Atatürk ile röportaj yapmış ve kendisi çekmiş, gerçekten. Türkiye'de olmayan Atatürk fotoğraflarından biriydi. Günübirlik Amerika'ya gittim. Sabah vardım, fotoğrafı satın aldıktan sonra aynı akşam uçakla geri döndüm.. Benden başkasında yok o fotoğraf.”

İzmir Büyükşehir Belediyesi, Karşıyaka-Mavişehir’de bir caddeye törenle Hanri Benazus’un ismini verdi. Başkan Tunç Soyer, Benazus’un “Niçin Atatürk” kitabının arka kapağındaki sözleriyle seslendi törene katılanlara;  “Atatürk’ü anlamak; dünü bilmek, bugünü yaşayabilmek, yarını görebilmektir. Kafamızı bilimle, yüreğimizi, umut ve yurt sevgisiyle, benliğimizi özgürlük ve bağımsızlık  heyecanıyla doldurmaktır.”

Hanri Benazus, mutluluktan uçuyordu. En onurlu günüydü! ,

“Adımı soyadımı İzmir olarak değiştirmek isterim” diye haykırdı kürsüden. Yanındaki, İzmir 68’liler Birliği Başkanı gazeteci, yazar ve şair Okan Yüksel’le paylaştı sevincini. O Okan Yüksel ki, Ege Kültür Platformu olarak sıkıntılı günlerinde Hanri Benazus’un kitaplarının basımını üstlenmişti.

***

Bazı insanlar her ortamda tavırlarıyla, eserleriyle, dostluklarıyla, sadakatlarıyla, kendilerini kanıtlamışlardır. “İyi insan olabilmek, kalabilmek; çoğalabilmektir başkalarıyla.”

Kin değil de sevgiyle yürüyebilendir "iyi insan". İnsan biraz da kendi emeği değil midir? İşte, “zenginlik, itibar ve güçlülük, ona ulaşamayan bireyler için hemen yakınına yanaşılması gereken çıkar açmazlarıdır” demiş Hanri Benazus, “insan olma ayrıcalığını” hakkıyla taşıyandır!

İnsana en yakışan 'vefa'yı unutmayanları kutluyorum. Hanri Benazus Caddesi’nden yolum her geçtiğinde bu güzel örnek yiğit insanı anımsayıp selam vereceğim, Attila İlhan’ın çok sevdiğim “Mustafa Kemal” şiirinden dizeleri dillendireceğim: “dağ başını efkar almış/ gümüş dere durmaz ağlar(…)yıllar gelir geçer kuşlar gelir geçer/ her geçen seni bizden parça parça götürür/ Mustafa’m, Mustafa Kemal’im…”