Adam açık açık meydan okuyor;

Suriye'ye herhangi bir saldırıda bulunacak saldırgan kim olursa olsun, kesinlikle ve mutlak bir şekilde tahta tabutlarla ülkesine dönecek.”

Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim... Şam'da düzenlediği basın toplantısında Suriye topraklarına yönelik herhangi bir kara müdahalesinin net ve açık bir şekilde Suriye'nin ulusal egemenliğine ve selametine bir saldırı sayılacağını söylüyor.

Aslında açıklamayı, ABD'nin tetikçisi Suudi Arabistan'ın “Suriye'ye asker göndermeye hazırız” açıklaması üzerine yapıyor. Ama aba altından gösterilen sopa pek tabii ki Türkiye'yi de kapsıyor. Arkasına Rusya ve İran'ı da almış rahat rahat meydan okuyor. Nitekim İran Devrim Muhafızları Komutanı'nın açıklaması da benzer nitelikte;

Olur da gönderirlerse tekini sağ bırakmayız.”

Bütün bu açıklamaların ışığında ortaya çıkan bir gerçek var; Bölgede atılacak yanlış bir adım yalnızca ateşi körüklemekle kalmaz, bu adımların sahiplerini de felakete sürükler.

Hatırlayın “İki hafta sonra Emevi Camii'nde cuma namazı kılacağız” hayallerini. Ortadoğu'nun sultanı, halifesi olmak, Osmanlı'daki gibi Ortadoğu coğrafyasına hakim olmak fantezilerini...

Nereye geldik şimdi? Ülkemize dolan 3 milyona yakın Suriyeli mülteci, Ege'nin soğuk suları da heba olan hayatlar, Aylan bebekler, Esat muhalifleri diye beslenip büyütülen IŞİD ve El Nusra gibi kanlı terör örgütleri, yakılan yıkılan şehirler, yaratılan yeni düşman ülkeler...

Bakın ne diyor Cumhurbaşkanı Erdoğan, uçak gazetecilerine;

1 Mart Tezkere'si kabul edilip Türkiye Irak'ta olsaydı, Irak'ın durumu böyle olmazdı. Irak'ta düşülen bu hataya Suriye'de düşmek istemiyorum. Ufku görmek çok önemli. Şimdi Suriye'de bu iş ancak bir yere kadar böyle gider. Bir yerden sonra böyle gitmez.”

Eyvah ki eyvah... Ufku görmek gerçekten çok önemli. Şimdi Suriye'ye olası bir kara müdahalesinin ülkeyi nasıl bir uçuruma sürükleyeceğini görme zamanı. Bu iktidar Suriye topraklarında verilecek bir tek şehidin hesabını dahi veremez. Esat diktatörlüğünü zayıflatmanın mutlaka diplomatik, barışçı yolları denenmelidir. ABD'nin dahi geri adım attığı Suriye'de, bu ülkenin “Yürü aslanım, arkanda ben varım!” aldatmacalarına asla fırsat tanınmamalıdır. Suriye'ye girmenin Rusya ve İran ile çatışma anlamına geleceği, NATO'nun bu çatışmada asla rol almayacağı gerçeğinin çok iyi kavranması gerekmektedir.

Ulu Önder Atatürk müthiş öngörüsüyle sanki bugünler için söylemiş;

Aslolan barıştır. Savaş ne zaman meşrudur? Ne zaman gereklidir? Eğer bir milletin hukuku, bir milletin varlığı tehlikeye düştüğü zaman. Eğer bir milletin hukuku, varlığı tehlikeye düşerse savaş zaruri olur. Bunun dışında aslolan barıştır... Menfaate dayalı bir savaş ise cinayettir.”

Şimdi uçurumun kenarındaki ülkemizde kof hayallerden kurtulma zamanı, nerede yanlış yapıldığını görme zamanı...