Hafta sonu "Uğur Mumcu'yu Anma" etkinlikleri kapsamında Kuşadası'nda düzenlenen toplantıda Aydınlık Gazetesi Yazarı  Mustafa Mutlu'yu dinliyorum. Mustafa Mutlu, bu iktidarın hışmına uğrayarak Vatan Gazetesi'nden kovulan Atatürkçü, Cumhuriyetçi, Devrimci, Demokrat bir kalem.
Elbette AKP iktidarının hışmına uğrayan tek muhalif kalem değil Mustafa Mutlu. 13 yıllık iktidarlarında 2 bin 350 medya çalışanını ekmeklerinden etmiş bu baskıcı yönetim. Sayıları her gün değişen 30 kadar gazeteci de, gazetecilik yaptıkları için demir parmaklıkların ardında....
AKP'nin yandaş işadamlarına kurdurduğu, satın aldırdığı  güdümlü, tetikçi havuz medyası, bugün medyanın saygınlığını yerlerde süründürüyor. Patronlarından aldıkları talimatları utanmadan, sıkılmadan manşetlerine taşıyorlar.
Hatırlayın Mustafa Mutlu'yu kovan işadamının, dönemin Başbakanı ile yaptığı iddia edilen telefon görüşmelerindeki konuşmaları;
İmralı tutanaklarının gazetede yayınlanmasından sonra  haberi yapan Namık Durukan ve Genel Yayın Yönetmemi Derya Sazak için 'gerekenin yapılması' istenmiş ve gereken yapılmıştı. Aynı konuşmada gazete patronunun "Nasıl girdim ben bu işe ya kim için?" dediği ve Başbakanın karşısında zırıl-zırıl ağladığı iddia edilmişti.
Aynı işadamı-gazete patronu çalışanları karşısında ise bir şahin. Bakın çalışanlarına iki yıldır zam yapmayan işadamı ne diyor;
"Zam yok. Gerekirse burayı bir dakikada kapatırım. Çalışın, kar edin, öyle zam isteyin. Eski gazetecilik artık kalmadı. Bugüne kadar 300 milyon lira harcayıp hiç kar etmedim"
Aslında bu işadamının  söyledikleri bugünkü havuz medyasının kısa bir özeti. Mustafa Mutlu ve diğer binlerce çalışanı işsiz bırakan yandaş işadamları medyayı bu gözle görüyorlar. Mustafa Mutlu sesi kısılamayan birkaç gazeteden birinde yeniden sesini duyurma olanağı bulmuş. Aydınlık Gazetesi'ndeki bir yazısında okurlarına Uğur Mumcu'nun sesinden haykırıyor;
"Senin pırıl-pırıl bir dünyada yaşamanı sağlamak için öldüğümüzü unuttun ey halkım!
Hain güçlerin oyuncağı ettin kendini...
Beyaz camdan gazetelerden, sinemalardan yaptıkları dolduruşlara kandın.
Nereden geldiğini, kim olduğunu, neler yapabileceğini düşünmedin uzun zamandır.
Sana söylenen her yalana inandın. Affetmem seni!
Biz bu teslimiyet için mi can verdik ey halkım affetmem seni!
Birinci vazifeni unuttun ey halkım!
Aziz vatanın bütün kaleleri zaptediliyor tek-tek
Bütün tersanelerine giriliyor.
Ülkemize can veren dev şirketler, en değerli araziler, bankalar sakallı-kefiyeli Arap şeyhlerine satılıyor 'babalar gibi'
Millet fakru zarurete düşmüş, resmi yoksul sayısı 12 milyon kişi.
Hepsi iktidarın dağıtacağı üç-beş çuval kömüre, erzağa muhtaç.
Sen bu ahval ve şerait içinde dahi vazifeni unuttun ey halkım. Affetmem seni!"