İnsan yaşamında ne çok yengiler, yenilgiler, yanılgılar, yalnızlıklar, yangınlar vardır.

İnsan yaşamında savaşımlar, başkaldırılar, çığlıklar, onurlu yürüyüşler, erdemli duruşlar da eksik olmamıştır.
Yengi de yenilgi de insan tarihinin gerçeğidir. Biri olmadan öteki asla! Her zaman kazanmak olası değil. Her zaman yitirmek de.
Kavramlar, kimlikler, değerler de sanıldığınca duru olamıyor. Her kavramın içinde aynı zamanda bir anlayış, düşünüş saklı. Kavramları anlamaya çalışırken, taşıdığı değer yargılarını da göz önünde tutmak gerekir. Kavramlar göründüklerinin ötesinde anlamlarla da yüklü olabilirler. Yengi, yenilgi, yanılgı da bunlardan. Yengi başarının, kazanmanın, utkunun adı ise yenilgi onun karşıtı; ama düşmanı olmamalı.

                                            ***
İki dönemli bir seçimden çıktık. Bakınca bir yanı yengiye bir yanı yenilgiye açık. Ancak bu kez yenilginin adı değişime, yenileşmeye, demokrasiye, yargı bağımsızlığına,  adalete, hukukun üstünlüğüne, barıştan, sevgiden, insanca değerlerden yana olmanın, erdemin  adıydı…
Ayrışmaya, ötekileştirmeye, nefret ve kin söyleminden uzak durmaya, yoksulluğun ve yoksunluğun giderilmesine yönelik yönetimi egemen kılmaya çalışmaktı. Olmadı!
Yengi karanlığın, baskının, çıkarın, parasal gücün, devlet olanaklarının varsıldan yana kullanmanın, inanç sömürüsünün sürmesinden yana oldu!

                                                ***
Söz ebeliğine, bilgiçliğe, yeni yorumlara girmek gibi bir düşüncen yok elbette! Usla, bilimle, aydınlanma inancıyla, umutla, söylem ve eylem  tutarlılığıyla, onurlu, özenli duruşla, davranışla yenilgiden yengiye bir kapı açmak, yola çıkmak gerekli...
Deyip, sözü dünyaca ünü Lübnanlı şair Halil Cibran’a, onun Yenilgi adlı şiirine bıraksam diyorum:
Yenilgi, yenilgim, yalnızlığım ve kimsesizliğim.
Binlerce yengiden de bana değerli olan sen!
Dünyadaki tüm parlak başarılardan
sensin yüreğime yakın olanı!
Yenilgi, yenilgim, başkaldırım /  ve de benim kendimle tanışmam.
Sayendedir ki, hala ben ayağı yere basan
ve solmuş defneler peşinde koşmayan / biri olduğumun bilincindeyim;
ve sende, yalnızlığımı buldum / ve de herkesten uzak,
ve de gururlu olmayı.
Yenilgi, yenilgim, benim parlak kılıcım / ve de kalkanım.
Gözlerinde okudum tahtı arayanın
kendi kendisinin kuluna dönüştüğünü.
Ve, bir kimsenin derinliklerindeki / esasını anlayabilmemiz için
onun gücünü söndürmemiz gerektiğini.
Ve ancak böylesine olgunlaştıktan sonradır ki,
bir meyvenin tadına varılabildiğini.
Yenilgi, yenilgim, / benim sözünü sakınmaz yol arkadaşım
şarkımı, bağrışmalarımı, sessizliklerimi hep duyacaksın.
Ve senden başka hiç kimse bana söz etmeyecek
kanat çırpınmalarından ve deniz kabarmalarından.
ve de geceleri yanan dağlardan. / Ve sen, tek başına
ruhumun sarp ve kayalık / yollarından tırmanacaksın.
Yenilgi, yenilgim, benim ölmez cesaretim
sen ve ben fırtınada birlikte güleceğiz;
ve biz ikimiz, derin mezarlar kazacağız
içimizde ölmekte olanlara; / ve tutunacağız, tüm gücümüzle,
güneşin karşısında; / ve de tehlikeli olacağız.

Bir de Edip Cansever’e düşürelim yolumuzu; ”Seniha’nın Günlüğünden” sayfasını açalım; yengiye, yenilgiye dair sözlerine kulak verelim:
Ve şimdi / Her yengi, her yenilgi / Her tutarsızlık, her ikilem / Güzelliğimi doldurur benim / İstesem de eskiyemem / Ve artık
Çok sesli bir müziğimdir ki ben / Tek zevki duyarken gövdemde
Kendimi kendime sunarken.)