Müslüm Doğan...
HDP İzmir Milletvekili.
AKP Genel Başkanı ve Başbakan Davutoğlu tarafından 7 Haziran seçimleri sonrası kurulan geçici seçim hükumetinde Kalkınma Bakanı olarak görev aldı.
MHP'den Meral Akşener ile Ahmet Kenan Tanrıkulu, HDP'den Levent Tüzel ile CHP'den Erdoğan Toprak, İlhan Kesici ve Gülsün Bilgehan Toker ise Ahmet Davutoğlu tarafından kurulan seçim hükumetinde bakan olmaları için yapılan teklifi kabul etmemişti...

***

Tarih, 19 Ekim 2009
Yer, Habur Sınır Kapısı...
Üç dev çadır içinde, duvarlarında Atatürk resmi bile bulunmayan “sözde” mahkemelerde iki gün içinde 34 kişi yargılandı.
Sınırın Irak tarafından gelen 34 kişiden 24'ü hakkında, “herhangi bir eyleme katılmadıkları” gerekçe gösterilerek savcılık tarafından serbest bırakma kararı verildi. İçlerindeki 5 kişi ise, “Öcalan'ın çağrısı üzerine geldim” demelerine rağmen, çıkarıldıkları mahkeme tarafından serbest bırakıldı.
34 kişinin tamamı için “etkin pişmanlık” hükümleri uygulandı.
Otobüslerin, trenlerin üzerine çıkarılıp il il dolaştırıldı.
Adeta “kahraman” ilan edildiler.
Analar ağlamasın diye yapıldığı söylendi ama ondan sonra da Türkiye “ağlayan anaları” çok gördü.

***

Tarih, 30 Ekim 2014.
Yer, Habur Sınır Kapısı.
Ağır silahlarla donatılmış 152 peşmerge, özel araçları ile Türkiye sınırından girdikten sonra, adeta şova dönüştürülen yolculukları sonucu Suruç üzerinden Kobani'ye gitti.
Peşmergelerin yol boyunca konakladıkları yerde yedikleri yemekleri, araçlarının akaryakıt ikmalleri, “sizin benim cebimden alınan” vergilerle ödendi.
Güya IŞİD'e karşı savaşmak için gittikleri söylendi, sayelerinde IŞİD Kuzey Suriye'de daha da güçlendi. Peşmergelerin PYD'ye katılanları da cabası...

***

Aradan aylar, yıllar geçti.
İktidar, topladığı “akil insanlar” grubunun “canlı yayında” öve öve bitiremediği projesini, Dolmabahçe Sarayı'nda altın varaklı koltuklarda taçlandırmak istedi.
Adına da Dolmabahçe Mutabakatı dedi.
Daha mutabakatın mürekkebi kurumamıştı ki, “Öküz öldü, ortaklık bozuldu” dediler.
İktidar, önce “analar ağlamasın” projesinden caydı.
Sonra akilleri dağıttı.
Seçim bitti, önce “dokunulmazlıkları” kaldırdı.
Sonra operasyonlara başladı.
Yıllarca “göz yumdukları” şehirlere gömülü bombalar için yine analar ağladı.
Önce HDP'li parti yöneticileri, sonra belediye başkanları, sonra da milletvekili ve genel başkanları tutuklandı.

***

Geldik bugüne...
Vicdan ve Adalet Nöbeti için, HDP'nin vekilleri ve taraftarları İzmir'e geldi.
İtiş kakış Gündoğdu Meydanı'na gidebildiler.
Ertesi gün bir gazete başlığı özellikle dikkatimi çekti.
Aynen şöyle yazıyordu:
“HDP+CHP+FETÖ el ele kaos ittifakı devrede...”
Başlığın gerisi ise bildiğiniz rezalet...
Gazetecilik adına “tetikçilik”, gazetecilik adına “linç kültürü” yaratıp (eylem yapanların görüşlerine katılmayabilirsiniz/katılmayabilirim) insanları hedef göstermektir bu.

***

Bir de bunu yapanların “dinime söven Müslüman olsa bari” deyişini haklı çıkarırcasına, yukarıda sadece küçük örneklerini verdiğim eylemlerini anımsayınca;
İyi ki diyorum tarih denen bilgelik var.
Bir tek insanın “burnu kanasa” acaba ne yapacaklar?
Utanırlar mı?
Hiç sanmam...