Türk insanını savaş meydanında yenemeyeceğini anlayan güçlerin, Türklerin en zayıf yönünün ‘bölünebilirlik’ olduğunu saptadıklarını ve bizleri bölerek, birçok kez başarıya ulaştıklarını gösteriyor, tarih kayıtları...

Güçlü özelliklerimiz ise çok fazla… Yeniliğe açıklık ve heves, din ve felsefeye ilgi, kültür ve sanata yatkınlık gibi… Günümüz Türkiye’sini düşünerek, “Şaka mı yapıyorsun?” diyeceksiniz, ama şaka değil.

Köklerimiz çok eskilere uzanıyor; en az Göbeklitepe’ye, milattan önce 10.000’lere... Uygarlığı, kültürü, inançları Anadolu’da ve Mezopotamya’da geliştiren ve dünyaya yayan bizim atalarımız.

Anadolu’ya ilk kez 1071’de geldiğimiz palavrasının aksi, bilimsel olarak defalarca kanıtlandı. Bugün Türkiye’de yaşayan insanların %10’dan azı Orta Asya genlerini taşıyor. Bunun anlamı şu: Biz Göbeklitepelilerin, Sümerlerin, Hattilerin, Hititlerin, Luvilerin, Pelasgların, Truvalıların, Etrüsklerin, Sakaların (İskit), Friglerin, Likyalıların, Lidyalıların, Karyalıların, Bizanslıların ve de Osmanlıların torunlarıyız.

Genetik araştırmalar saf (ari) bir ırk olmadığımızı gösteriyor; bulunduğumuz coğrafyada bunun olanağı yok zaten. Atatürk’ün “Ne mutlu Türk olana” yerine “Ne mutlu Türk’üm diyene” demesinin altında işte bu gerçek yatıyor. Atatürk’ün milliyetçilik anlayışı, karşıtlarının pompaladığının aksine, ırka dayalı değil, ülkeyi bölmeye çalışanların planlarını bozmaya, farklı kökleri olan ülke insanlarını birleştirmeye, uzlaştırmaya yönelik bir anlayış…

TÜRKLER VE UZLAŞI KÜLTÜRÜ

Türkler konusunda yazılmış kitaplarda fazla üzerinde durulmayan, harika bir özellikleri üzerinde kafa yoruyorum, son zamanlarda: ‘Uzlaşı’…

Uzlaşı kültürünün en azından Hititlere, özellikle Hattilere uzandığı kanısındayım. Böyle düşünmeme yol açan şey zıtların birliğine yani senteze ait bazı simgelerin ilk kez burada ortaya çıkışı; çift başlı kartal ve Hurri ile Şerri adlı boğalar gibi… Çok tanrılı bir dinleri olan Hititlerin, topraklarına kattıkları ülkelerin tanrılarını da kendi tanrılarının arasına katmaları, uzlaşı ve hoşgörüdeki ustalıklarının kanıtı.

Bu bilgiyi aktardığım hukuk profesörü olan bir dostum konuyla çok ilgilenmiş, çıkan uzlaştırma yönetmeliği sonrasında, tarafların mahkemeye gitmeksizin uzlaşma oranının gelişmiş ülkelerden çok daha yüksek olduğunu söylemişti.

THY İLE UZLAŞI

Miami’den Türkiye’ye gelen oğlumun işlerinin uzaması nedeniyle dönüş bilet tarihini ertelemek için görüştüğümüz THY, 3000 liraya aldığımız gidiş dönüş biletinin dönüş tarihini değiştirmek için önce 6000 lira istedi, ardından belli bir gün için 4300 liraya indi. Oğluma bileti yakıp, yabancı bir şirketten 2500 liraya yeni gidiş dönüş bileti almasını önerdim ama THY ile dönmeyi tercih etti. Parayı ödedik ve bize bu tarihi yeniden ücretsiz değiştirebileceğimiz söylendi. Yeni bir erteleme gerekince, akşam 9’da başladı çilemiz. Dokuz buçuk saat boyunca, nazik konuşan altı ayrı görevliden hiçbiri ödememiz gereken parayı hesaplayamadı; üst makamlara e-postalar atıldı, yanıt gelmedi. Sabahın köründe havaalanındaki satış bürosuna gidip, 40 dolar ödeme yapmamız istendi. İzmir dışında olduğumuzdan, büroya giden oğlumun arkadaşı, kendisinden 240 dolar karşılığı istendiğini bildirince, dokuz buçuk saat boyunca yaşadıklarımızı gazetede yazacağımı yetkililere bildirmesini rica edip, yazılı gerekçe istedim. Kısa süre sonra istediğimiz bilet değişimi 15 dolar karşılığı gerçekleşti. Güç de olsa uzlaşmıştık, THY ile!

Gazetede yazamayanların hakkını korumak ve THY’nin kendine çeki düzen vermesine katkı amacıyla yazdım bunları…