Ekonomik kriz, iklim krizi ve plansızlık nedeniyle her geçen gün tarımsal üretimde hanemize eksi yazılıyor. Bu eksilere bir yenisi daha eklenecek gibi...

Bu zamana kadar hep çiftçinin mağduriyetlerinden bahsettik. İşte elektrik, su, mazot, gübre, ilaç gibi ekonomik yüklerinden tutun da yeni bir kriz olan iklim değişikliğinin tarımsal üretime olumsuz etkilerine kadar. Tabi çiftçinin yaşadığı sorunun sadece onları bağlamadığını, tüm insanlığı etkilediğini de söyledik. Çünkü onlar üretemezse soframızda lokmalarımız azalacak, zamanla gıdaya ulaşamayacağız vs. gibi olasılıkları aktardık. Bunun olmaması için özellikle ülkemiz çerçevesinde yapılması gerekenleri de sıraladık.

Olumsuz bir tablo çizmek istemem. Ancak üreticileri dinledikçe o senaryolara ya da tabloya yeni olumsuzluklar ekleniyor.

***

Son zamanlarda susuzluk nedeniyle ürün deseninin değiştiğinden bahsedip duruluyor. Suya ulaşamayan çiftçinin; susuzluğa dayanıklı, kuraklık şartlarına uyum sağlayabilen yani kendisini maddi manevi çok yormayan ürünleri ekmeye yöneldiği söyleniyor. Bu durumu görüyoruz da… Örnek verecek olursam; Trakya bölgesinde ekilen ayçiçeğinin Ege Bölgesi’nde de ekilmeye başlanması olabilir sanırım. Tabi ürün deseninin değişmesi sadece iklim krizinden kaynaklı olmuyor. Buna ekonomik nedenler de etki ediyor.

Şimdi bu noktada şunu sorabilirsiniz: Ürün deseni değişsin ne olacak ki? Zararı nedir?

İlkokuldan itibaren öğretmenlerimiz bize, ellerine aldıkları Türkiye haritasıyla hangi tarımsal ürünün nerede üretildiğini öğretirdi. İşte fındık Karadeniz’de; üzüm, incir Ege’de gibi sıralayabilirim. Bu ayrım sadece o ürünün orada çok olmasından ya da yalnızca orada yetiştirilmesinden kaynaklı olmuyordu; aynı zamanda ürünün orada daha kaliteli daha lezzetli üretildiğinin de göstergesiydi. Yani coğrafi işaretliydi onlar.

Tabi bu coğrafi işaretleri bir de tescillemek dünya markası haline getirmek var. Bu da tabi ürünün pazarlanmasında artı bir değer olarak karşımıza çıkıyor. Ancak bu tescil yarışını her seferinde geçmek gerekiyor. Yani 'Bir kere aldık işareti, bundan sonra hep bizde' diye bir durum söz konusu değil. Aynı ürünü daha iyi üreten kazanıyor.

Bugün ise yaşanan ekonomik ve ekolojik kriz Türkiye’deki coğrafi işaretli ürünlerimizi tehlikeye atıyor. Nasıl mı? Buna da örnek vererek devam etmek istiyorum.

***

Bu haftaki Toprağın Sesi sayfamızın manşet haberinde Korukoğlu organik ürünler markasının sahibi Levent Korukoğlu, Ödemiş’in coğrafi işaretli patatesinin zararına satılması nedeniyle üretiminin azaldığını söyledi. Peki patatesten boşalan tarlalara ne oldu dersiniz? Yem bitkilerine, silajlık mısıra ayrıldı. Çünkü Ödemiş’te aynı zamanda hayvancılıkla da uğraşılıyor böylece üretilen ürünler hızlıca alıcı buluyor. Planlama yapmadığımız, üretime teşvik etmediğimiz ve önlem almadığımız her an daha önce kazandığımız şeyleri kaybetmekle karşı karşıya kalıyoruz.