Devletin tarımsal desteklemeleri her dönem eleştiri konusu olmuştur. Nasıl olmasın! Kadim tarım merkezi Anadolu, bugün dünyanın türlü ülkesinden tarım ürünleri ihraç eder duruma geldi. Ancak devletin tarım desteklerine yapılan eleştiriler genelde politik bir tartışmanın sosu olarak algılanıyor ve çözüm yolunda bir katkı da sağlamıyor. Malum ne zaman bu destekler eleştirilse, hükümetten de birileri çıkıp, 'İşte çiftçiye şu kadar gübre, bu kadar mazot vs. destekte bulunuyoruz' diye savunma yapar. Esas soru şu; yapılan destekler gelir mi, doğru ve planlı mı? Türkiye'yi gıda üretiminde kendi kendine yeten bir ülke haline getirebiliyor mu?

**

Toprağın Sesi sayfamızın manşet haberinde de bu konuya değinmeye çalıştım. “Ağaya değil çiftçiye destek” başlıklı haberimde desteklemelerde yapılan yanlışın nerede olduğunu göstermek istedim. Devletin tarımsal üretime bir desteği var ancak sadaka verir gibi ödediği paranın nereye gittiğini sorgulamadan yapılan destekler günün sonunda geçersiz kalıyor. Hazineden, milli gelirden yapılan desteklemelerin mutlaka ve mutlaka takibi sağlanması gerekiyor. Yoksa işin sonunda boş tarlaya bir tohum yeşerir ümidiyle yatırım yapmış oluyoruz.

**

Hazır destekleme demişken, Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından 2017 yılında başlatılan Havza Bazlı Destekleme Modeli’ne de değinmeden geçmek olmaz. Bu destekleme modeli ile stratejik öneme sahip 21 ürüne (buğday, arpa, çavdar, çeltik, dane mısır, tritikale, yulaf, mercimek, nohut, kuru fasulye, pamuk, soya, yağlık ayçiçeği, kanola, aspir, çay, fındık, zeytin-zeytinyağı, patates, soğan (kuru) ve yem bitkilerine) mazot-gübre, sertifikalı tohumluk kullanım, fark ödemesi, yem bitkileri, fındık alan bazlı gelir destekleme uygulamaları yürütülmekte. Bu ürünlere dekar başına her yıl belirlenen miktarda devlet desteği sağlanıyor. Çiftçi Kayıt Sistemi’ne (ÇKS) kayıtlı olan üreticiler ise bundan faydalanıyor. Uygulama genel itibariyle güzel gibi duruyor. Ancak eleştirilen kısım denetim mekanizmasını sağlayacak şeklide desteklemelerin olmamasında…

ÇKS’ye kaydını yaptırarak, devlet desteğinden yararlanan toprak sahipleri; aldığı destekleri toprağı işlemede değil, kendi evinin çarkını döndürmekte kullanıyor. Bu durumda da başta tarla kiralayarak üretim yapan çiftçiler, devlet desteklerinden faydalanamıyor. Tabi bu söylediklerimiz her çiftçi için geçerli değil.

***

Gerçek üretici ile toprak sahibinin ayrışması için sektör temsilcileri devlet desteklerinin ürüne yapılmasını gerektiğini savunuyor. Tabi bu desteklemelerin de herkese eşit değil, fazla girdi ile üretim yapan ile az girdi ile üretim yapanın da ayrışması yönünde, ki bu sıralamaya üretim miktarını da ekliyorlar. Aslında sektör temsilcilerinin talebini hayata tam anlamıyla geçirmeyi başarabilirsek; bugün kaybettiğimiz çiftçilerimizi ve beraberinde genç çiftçilerle kazanmanın yanı sıra üretim kapasitemizi arttırmış da oluruz. Bu şekilde artan üretim ile çarşı-pazar şenlenir. Tüketici, uygun ve kaliteli gıdaya daha rahat bir şekilde ulaşabilir.