19’uncu yüzyıl ilk çeyreğinde İzmir Taze Meyve Gümrük Emini Süleyman Ağa’nın Kemer civarında erken dönem Alman şehir haritalarında da yer verilen bir kulesi yer alıyordu

Geçen haftaki yazıda Kemerköprü civarını ele almış ve bu lokasyona dair tarihsel bilgiler aktarırken, İzmirlinin belleğinin nasıl alt üst olduğuna/edildiğine not düşmüştüm. Daha önce de gerek Alman Kulesi gerekse Yanus Tapınağı ile ilgili yazdıklarım aslında bu dar lokasyonun ne kadar önemli ve değerli olduğunu ortaya koyuyor. Bu haftaki yazımı da yine aynı bölgeye ilişkin bir konuyu ele alarak değerlendirmek, yöreye dair bilgi üretim sürecine devam etmek istiyorum. Bu bağlamda üzerinde duracağım konu; Süleyman Ağa ve onun Kemer civarında olan ünlü kulesi…

SÜLEYMAN AĞA KİMDİR?

“Sinanzâde Ahmed Ağa’nın oğlu olan ‘Saray Kapıcıbaşıları’ndan Giridizâde Hacı Süleyman Ağa İzmir Taze Meyve Gümrük Emini’dir. Silahşör. Sonra İzmir Gümrük Emini ve kapıcıbaşı oldu. 1834/35 (1250) tarihlerinde vefat eyledi.” (Sicill-i Osmani)

SİLAHŞÖR VE KAPICIBAŞI

Silahşör: (Osmanlı Dönemi) Bir sınıf silahlı asker, hususiyle muhtelif silahları kullanmakta fevkalâde meleke ve maharet ile mümtaz olup, maiyyette istihdam olunanlara verilen addı. Yeniçeri Ocağı zâbitlerinin bir takımı hakkında da kullanılır bir tabirdi. Padişahın maiyyetinde muhafız olarak kullanılanlara da bu ad verilirdi.

Kapıcıbaşı: Osmanlılarda kapıcıbaşı, saray kapıcılarının âmiri ve büyük zâbiti hakkında kullanılan bir tâbirdir. Devlet merkezine herhangi bir devletin elçisi geldiği zaman bunun saraya gelişinde, kapıcıbaşılardan ikisi onu evvelâ divana götürürler ve sonra da kollarına girip kendisini arz odasında padişahın huzuruna çıkarırlardı.

KULE EV

Batı Anadolu’da yaygın olarak kullanılan bir terimdir kule. Genel olarak şehrin dışında, bağ-bahçe içinde bulunan evlere verilen isimdir… Anımsanacak olursa İzmirlilerin Tepecik olarak bildiği yerin ve çevresinin bir diğer adı da Alman Kulesi idi… Bu isim de bu tepe üzerinde yer alan ve bu çevrede göz alabildiğine şaraplık bağları olan Alman Ignatz Müller’in bağ evinden gelmekteydi…

SÜLEYMAN AĞA’NIN KULESİ

19’uncu yüzyıl ilk çeyreğinde İzmir Taze Meyve Gümrük Emini olan Süleyman Ağa’nın Kemer mevki yakınlarında -erken dönem Alman şehir haritalarında da yer verilen- bir kulesi bulunmaktaydı. Süleyman Ağa’nın gerek saray içinden gelmiş olması, gerekse kent içinde eşraf bir aileden geliyor olması gerekse de gümrük emini olması hasebiyle gerek kentteki konsoloslar gerekse de kente gelen yabancı üst düzey ziyaretçilerle yakın ilişkiler kurmuş ve onları kulesi’nde ağırlamıştır. 

Kentte 1826 yılında babasıyla birlikte bulunan Fransız Léon de Laborde (1807-1869) Süleyman Ağa’nın kulesini ziyaret eden Avrupalılardan biridir. Laborde gözlemlerini şöyle aktarır: “…Bugün İzmir Gümrük Emini Süleyman Ağa’nın şehir dışında bulunan evine gitmeye karar verdik. Bu geziyi İngiliz Konsolosu Mr Werry düzenlemişti. Bunun için önce İngiliz İskelesi’nden karaya çıktık. Sonra Kervan Köprüsü’nden geçen Bornova yoluna koyulduk. Mezarlıkları geçtikten sonra yolculuğumuz da nihayete ermişti. Ağa’nın evi kare şeklinde bir avluyu çevrelemekteydi ve avlunun ortasında bir havuz yer alıyordu. Her iki yandan divanlarla kaplanmış havadar salonlar bu avluya açılmaktaydı. Yabancı ziyaretçilerin kabul edildiği; kahve, nargile ve çubuk ikramının yapıldığı yer bu kısımdı…”

RAUF BEYRU VE SÜLEYMAN AĞA KULESİ

İzmir için olağanüstü araştırmalar yapan, bilgi üreten ve 2016 yılında kaybettiğimiz değerli insan Rauf Beyru da (1923-22 Şubat 2016), İzmir araştırmalarında Süleyman Ağa kulesi üzerinde durmuştur – özellikle de yabancı ziyaretçilerin aktarımları/gözlemleri bağlamında… Beyru, 19. Yüzyılda İzmir Kenti” kitabında sayfa 49’da 56 numaralı resim olarak, “Süleyman Ağa Evi (19. yüzyılın ilk çeyreği) bilgisiyle bir gravür vermiştir. Ayrıca parantez içinde not düşerek 1979 tarihli bir kitabı kaynak göstermiş; ayrıca aynı yerde bu görsel için, “1684 yılında İzmir’de Bir Tüccarın Evinin Önünde Bir Av Partisi Hazırlığı” şeklinde bir bilgi olduğunu da aktarmıştır…

Bu bilgi daha sonra o hale gelir ki, bu gravür birçok yerde ve yayında Süleyman Ağa’nın Kulesi olarak verilir. Hatta o kadar ileri gidilir ki, Avrupai bir köşk yapısı bile olur kule: “…Halkapınar yakınlarındaki ‘kervan köprüsü’ civarında ‘Kule’ denilen, yüksek duvarlarla çevrili, görkemli dörtgen koca bir avlu kapısı olan, büyük bir Avrupai yapıdır, köşk.

CORNELİUS DE BRUYN VE İZMİR

Hâlbuki gerek sosyal medya hesabımda gerekse “Gravürlerde Yaşayan İzmir” adlı kitabımda bu gravürle ilgili olarak açıklayıcı bilgi vermiştim. Ama görüyorum ki her şeye rağmen hâlâ bu gravür Süleyman Ağa Kulesi olarak yayınlanmakta ve İzmir araştırmalarında bir ileri bir geri gitmek söz konusu olmaktadır.

Hollandalı ressam ve seyyah Cornelius de Bruyn 1678 ve 1680 yılları olmak üzere İzmir’e iki defa gelmiştir. Bruyn İzmir’in 17’nci yüzyıldaki ilk panoramik gravürünü yaparak İzmir Tarihi’ne olağanüstü bir katkı koymuştur. 21 lejant notu olan bu gravür bizim o dönemdeki İzmir’e ilişkin en önemli görsel kaynakçamızdır. Ayrıca denizden kenti iç liman ile birlikte gösteren bir başka gravür daha yapmıştır. Bruyn bu gravürlerle yetinmez Efes’e giderken Seydiköy/Gaziemir ve Ayasuluğ’un (Selçuk) en erken tarihli gravürlerini de yapar ve ilk iki cildi Osmanlı coğrafyasını kapsayan 5 ciltlik seyahatnamesinde bunları yayınlar…

HACILAR’DAKİ AV KÖŞKÜ

Ressam-seyyah Bruyn’ün kente ikinci gelişinde (Temmuz 1680) Hollanda’nın İzmir Konsolosu Jakob van Dam’dır. Bruyn, Konsolos van Dam ile birlikte Bornova-Hacılar’da av köşkü bulunan Hollandalı tüccarın köşküne giderler. İşte Bruyn’ün üzerinde “Haselaar” yazan gravür, o tarihlerde Bornova-Hacılar’da bulunan ve Hollandalı tüccara ait olan av köşküdür…

Yani birçok yayında yanlış olarak ifade edildiği gibi gravürde gösterilen av köşkü 19’uncu yüzyıl ilk çeyreğine ait değil ayrıca Süleyman Ağa’ya ait hiç değildir… Umarım bundan sonra konuyla ilgili yayınlarda biraz daha dikkatli davranılır…