Geçtiğimiz hafta içerisinde dış ve iç politikada birçok önemli gelişmeler oldu. Bunları ayrı ayrı gündeme getirmek mümkün. Ancak bunlardan biri bizi yani gazetecileri yakından ilgilendiren bir olaydı. Doğan medya grubunun,Demirören grubuna satılması. Bu siyasi, sosyal ve ekonomik açıdan ülkeyi etkileyecek bir el değiştirmedir. Demirören'ler 1982 yılında Milliyet'i Erol Simavi'den satın aldıktan sonra medya dünyasında önemli değişiklikler oldu. Abdi İpekçi'nin çizgisi, ülke ve dünyaya bakış açısı haber ve yorumlara yansımadı. Medyaya iş dünyası girmişti. Bunun yansımaları farklı şekilde gelişti. Bunu en somut biçimde Haldun Simavi gündeme getirmiştir. Simavi, Günaydın gazetesini Asil Nadir'e sattığı günün akşamında Bebek’te evinin önünde demirli olan Melek adındaki yatında bazı yakın arkadaşları 5-6 gazetecinin bulunduğu bir ortamda “Türkiye’de meslekten gelen gazete patronluğu devri bu satıştan sonra tamamen bitmiştir. Bundan sonra iş dünyasının kurallarının geçerli olduğu bir dönem başlıyor.
Bu mesleğe devam edecekseniz buna hazırlıklı olun. Yalnız babamın dediği gibi (Kalemizi kırın ama satmayın). Günaydın, meslekten gelen gazeteci patronların son kalesiydi. Bir çok ilki Türk basınına kazandıran bir kurumdu” sözleriyle değerlenmişti. Bu satış ise ana işlevini zaten yitirmiş olan medyanın ekonomik ve siyasi çıkarlar için aracı olduğunun somut göstergesidir.