Türkiye 11 gün sonra yerel seçime gidecek. Adaletin kılıcının yere eğildiği, beka kelimesi üzerine oturtulan iç politika, özgürlük, insan hakları, çevre sorunları gibi küresel değerlerden uzaklaştırılan, yaşamak için organlarını satan, hayat pahalılığından pazar artıklarıyla yaşam savaşı veren milyonların kuyruklarda ömür tükettiği, milli eğitimin dini temellere dayandırma girişimleri bu ve benzeri açmazların ışığı altında yeniden kurulmaya başlayan dünya düzeninde yer alma çabasında olan Türkiye için bu seçim yerel seçimlerin ötesinde bir anlam taşıyor.

İstanbul dışında falan ilde şu seçilmiş, filan ilçede bu parti kazanmış gibi yaklaşımların çok fazla anlam kazanmadığı fakat oy oranlarının geleceğin Türkiye’sinin rotasının çizildiği bir “SİYASİ MİLAT” olacaktır, 31 Mart seçimleri.

Seçim için alanlara çıkan siyasi partilerin kurmayları bir yandan da oy oranlarının seçim sonrası ortaya çıkacak siyasi ortamın nasıl şekilleneceğinin hesabını yapıyorlar. Türkiye’nin demografik yapısı, etnik ve mezhepsel beklentilerdeki değişim, hangi partiler, liderler siyaset sahnesinden çekilecek, devrim-karşı devrim ne yöne evrilecek, alınacak oy oranları ile belirlenecek. Oy oranları aynı zamanda siyaset sahnesinin dekorunu, oyuncularını, efektlerini de revize edecek en etkin etmen olacaktır.
***

Erdoğan bu gerçeği görüyor. Kendisi ve AKP’nin geleceğinin buna bağlı olduğunu, en azından son seçimlerde alınan oy oranının altına düşmemesi için yurt çapında miting ve görüşmeler yapıyor. Bunun simgesinin ise İstanbul seçimleri olacağına işaret ediyor.
Kısacası 31 Mart seçimleri Türk siyasi hayatının dönüm noktalarından biri olacaktır.