Şair sözcüklere yeni anlamlar katan, onları dilin genel kuralları içindeki cümle yapılarından çıkararak, farklı söz dizimleri oluşturandır. Ondan şairin sözcüklerle yarattığı şiir dili özgedir, özgündür, seçkindir. Şair sezgi ustasıdır.
Onun için şairin dili aydınlıktır, geleceğe dönüktür, onurludur, solukludur.
İçinde insan vardır şiirin. Sait Faik’in şiir için söylediklerini de bu bağlamda değerli bulurum: “Şiir olmayan yerde insan sevgisi de olmaz. İnsanı insana ancak şiir sevdirir. Şiir, insanı insana yaklaştıran şeydir.”
Selahattin Batu’nun şiir üzerine yazdıklarını da belgeliğimden silmedim bunca yıl: “Ben ki hep şiir olsun dünyada, derim, varlığın ışığı odur, diye direnirim. İyilik bile onunla diyebilirim kim günler; sevgi onunla, incelik, derinlik onunla… Ve ben iyilik olsun dünyada, derim, şiirle sanatla… Aşk olsun, kardeşlik olsun, ahlâk olsun, erdem olsun…” (Varlık 15 Kasım 1967)
Bir başka güzellik, özellik, ayrıcalık taşır şiirin dili; hüznün, acının, sevginin, aşkın, karşıtlığın, çelişkinin, başkaldırının, çağının tanığıdır.
Asım Öztürk’e sorarsanız acının rengi, gelinciğin çıngırağı, aşkınlığın, arınmanın, direnmenin rengidir şiir… Bitmedi; dilin çalar saati, dilin son sınırı, dillerin ırmağı da yine şiirdir.
Asım Öztürk şiirle yaşanmışlığın, şiire tutkuyla, sevdayla bağlanmışlığın, şiir üretmişliğin adıdır, adresidir. Binlerce şiire imza atan, ilk şiir kitabı “Üretmenin Nar Çiçeği”ni 1978’de, 26. şiir kitabı Yorgun Ateş’i 2014’te çıkaran uzun şiir koşucusu…
Asım Öztürk’ün şiir üzerine yazılarından oluşan “Şiirin Diliyle (*) kitabını okuyorum. 47 yazı var içinde. Bütün yazıların yolu şiire çıkıyor elbette. Bütün yazılar şiirin haklılığı, özgürlüğü, tanıklığı, yolculuğuyla sürüyor. “Şimdi yeni bir gün, yeni bir ışık, yeni bir şiir ve o şiire dokunan bir ses zamanıdır. Şiirin zamanıdır” diyen sesini duymamak, katılmamak olası mı?
Şiiri bir arınma olarak da değerlendiriyor Asım Öztürk. Kirlenmişliğin, yozlaşmanın büyük boyutlara ulaştığı günümüzde, şiirin ne kadar değerli olduğunu, arındırdığını kendine özgü anlatımıyla sunuyor okura: “Şiirin hem yazanı, hem de okuyanı arındırdığını bile bile yaşamlarımızın dışındaki bu sığ bataklıkta boğulmamalıyız” diyor. “Sözcük hırkamı giydim üşümem artık” diyecek denli şiirine sığınıyor.
Asım Öztürk, şiiri dışlayan, satmıyor diye yayınlarına sokmayan, dağıtımlarına almayan, değersizleştirmeye çalışanlara da tepkisini gösteriyor: “Yeni şiirin, yeni ozanın gelişebilmesi için önündeki bu tür yapay engellerin bir biçimde, yanlış durumun ayırdına vararak kaldırılması gerekir.”
Asım Öztürk’ün bu çalışması için eleştirmen Mehmet Yaşar Bilen de şunları söylüyor arka kapak yazısında: “Sanatta, edebiyatta; küreselleşmenin dayattığı postmodernizm, yapısalcılık gibi insanı, toplumsal gerçekliği dışlayan biçimsel anlayışlar, roman ve öykümüzün özünü, içeriğini bozduğu gibi şiirimizin de dokusunu, özünü bozdu ne yazık ki ! Böyle çürüyen bir dönemde Asım Öztürk'ün denemelerindeki düşünceleri, önerileri daha da bir önem kazanıyor. Çünkü poetikası; şiir üzerine düşünsel seçeneklerini toplumsal gerçekçiliğin doğru özünden süzerek okurlara sunuyor.”
Şiirde dile, Türkçeye özen gösteren, doğru kullanan bir şairdir Asım Öztürk. “Dil Yurdum” adlı şiir kitabı 2007’de Avni Ölez ödülünü de şiirinin ve dilin hakkıyla almıştır.
Şiire bunca yıl emek veren, üreten, biriktiren şair Asım Öztürk’ün anlatımıyla, diliyle şiir üzerine düşündüklerini genç şairlerin, şiire heves edenlerin de okumasını öneririm.
(*) Şiirin Diliyle, Asım Öztürk’ün denemeleri, İnsancıl Y. Aralık 2016, 270 sayfa