Su yaşamımızın en değerli, en önemli kaynağı, gereksinimi… Su üstüne ne çok yazsak, anlatsak elbette sayfalar yetmez.
Su her zaman uysal mıdır? Çağlayanları, fırtınaya tutulmuş akarsuları, nehirleri, dalgaları düşününce dinginliğin azgınlığa vardığını da anlarız.
Fırtına da hızı, karabasanı, insanda ve doğada oluşturduğu zararları ile tanık olduğumuz, yaşadığımız bir doğa olayı değil mi?
Bu kez Su Fırtınası’na yakalanıyoruz; Gönül Çatalcalı’nın su ve fırtına eğretilemesiyle; usta anlatımı, nesnel kurgusu, kendine özgü dili, coşkulu, akıcı tümceleri ile…
***
Hemen tüm kitaplarının girişinde kendini şu sözcüklerle tanımlar Gönül Çatalcalı: “Dünya vatandaşı, Türkiyeli, Egeli, Akhisarlı, Karşıyakalı.”
“İlgilendiği tüm uğraşların en değerlisi olarak” görür yazını. Yazın yaşamının içinde kendisini “anarşist, protest, ödünsüz, duyarlı, eleştirel, biriktirici” olarak konumlandırır. Öykülerini, romanlarını “toplumcu gerçekçi metinler” olarak sınıflandırır.
ilk öykü kitabı “Hiçbir Şeyin Beklentisi’ni 2006’da (Yom Y.), ilk romanı “İsimsiZ”’i 2020’de (Teklin Y.) yayımladı. Son çıkan romanı “Su Fırtınası” yine Tekin Yayınları’ndan Mart 2025’te okurlarıyla buluştu.
***
Çeşmeden akan gürül gürül değil, bir damlasını bile özlemle anımsayan, arayan bir dağ köyünü, köylülerin çilesini düşünün…
Su gereksinimlerini kuyulardan, yağmur sarnıçlarından, derelerden sağlayan… Zaman içinde tüm bu olanakları da yitiren insanların acıklı durumlarını…
Umarsız kalınca köyün insanları yıllardır yaşadıkları, çocuklarını, torunlarını büyüttükleri köylerini, kuraklık nedeniyle gözleri arkada kalarak ter ederler. Roman bu göç olayında yaşananlar çevresinde gelişir.
Gönül Çatalcalı, romanını Ege ve Güneydoğu düzleminde oluşturuyor; birbirinden bunca uzak iki bölgeyi su, göç ve aşk üçgeninde birleştiriyor.
Salt su bulmak için göçen bir köyün romanı gibi görünse de Su Fırtınası, iyiliği, kötülüğü, sevgiyi, nefreti, umutsuzluğu, dışlanmayı, töre kıskacını, umarsızlığı da içeren toplumsal sorunlara dokunuyor.
Yaşlı bir Anadolu bilgesinin, köy halkını yolculuk boyunca yöneten, yönlendiren, sorunlara çözüm getiren Hüma Ana’nın da öyküsü olarak da düşümülübelir Su fırtınası. Aynı zamanda Ferman’ın, Süsen’in, Gevher’in, Akasya’nın, Atmaca’nın, Alaca Şahin’in; us-sevi birlikteliğini simgeleyen güvercinler Aşikâr ve Gökçe’nin, Su Bebek’in, daha birçok kişinin de öyküleriyle koca bir roman olur.
YAŞAMA TUTUNMAK…
Gerence’de yazlık komşum, eğitimci, sanayici Birol Fedai, birkaç yıldan beri diyalize bağlı olarak yaşamını sürdürüyor.
Yakınlarının, dostlarının itici gücüyle anılarını yazmaya karar vermiş. Başarmış da…
“Yaşama Tutunuş” adını verdiği anılar kitabı, onu yaşama bağlayan, tutunduran bir dal olmuş.
Bu ilk kitapta Fethiyeli Fedai’nin köy öğretmenliği yıllarında yaşadığı sıkıntıları, yer değiştirmeleri, düş kırıklıklarını, üzüntüleri, sevinçleri, yaşama tutunma savaşımına tanık oluyoruz.
Birol Fedai, yıllar sonra, öğretmenlik yaptığı okullardaki öğrencileriyle karşılaşmanın, buluşmanın, iletişim kırmanın onurlu sevincini yaşadığını da vurguluyor kitabın sayfalarında.
Öğretmenlik anılarına son noktayı koyarken de Köy Enstitüsü benzeri “köy okulları”nın yeniden yapılandırması dileğini dile getiriyor:
”Köyler, üretim üstlerine döndürülmelidir. ‘Aydınlanma köylerden başlamalıdır.’ Çağdaş, Atatürk ilkelerine bağlı, cumhuriyetçi, laik insanlar yetiştirmenin yolu budur.
Bu aşamada emekli öğretmenlere, sanatçılara, bütün aydınlara görev düşüyor.”