Bayramla karışık gelen 9 günlük tatili "kaşla göz arasında" bitirdik...
Yetmedi; "Pazartesi sendromu" pişkinliği ile içinde bulunduğumuz haftayı da "Uyurgezer"geçiriyoruz...
Bugün Cuma ya! Kimimiz Cuma namazına, kimileri de tatil yörelerinde eksik kalan bölümü (!) tamamlamak üzere haftasonu kaçamağı yaparak yakın sahillere koştu...
Ha sahi! Ağustos maaşlarını zamanında alamayan emekliler, borç para ile kurban kesenler, faiziyle birlikte borç ödemek için banka önlerinde kuyruklara girdiler...
Ve... 26 Ağustos'ta başlayan " Zafer Haftası" ile silkinerek kendimize geldik. İşte dün, bu canlılık ve azimle 30 Ağustos Zafer Bayramımızı kutladık...
Ardından Aliağa (1 Eylül) Salihli, Nazilli (5 Eylül), Balıkesir (6 Eylül), Turgutlu, Kuşadası (7 Eylül), Manisa (8 Eylül), İzmir ( 9 Eylül), Foça (11 Eylül), Urla (12 Eylül) , Bergama (14 Eylül), Çeşme ve Alaçatı'nın (15 Eylül) de Kurtuluş Günlerini kutlamaya hazırlanacağız...
Ben de yazları Urla'da, kışları da İzmir'de geçirdiğimden, özellikle bizim Yarımada'nın Urla, Çeşmealtı, Çeşme, Alaçatı ile Seferihisar, Kuşadası, Gümüldür, Ürkmez sahillerinde gezinerek, buraların turizme katkılarını gözlemlerim. Düne kadar İstanbul ve Anadolu'nun para babalarının mesken tutup, "bastır parayı, arttır hayat pahalılığını!" tarzındaki hovardalıkları bu coğrafyanın insanlarını çileden çıkarırdı. Dolayısı ile Bodrum ve Marmaris' in ardından Çeşme ile Alaçatımız'ın aynı duruma girmesi özellikle Urlalıları çileden çıkarmaya başladı.
***
Bu köşenin yazarı olarak son günlerde ([email protected]) adresime artarak gelen yazı ve mesajlar dikkatimi çekti. Dolayısı ile içlerinden önemli bulduğum yazıların sahiplerini konuk olarak yazımın içine alıyorum. Geçen hafta Mustafa Derici' yi konuk etmiştim. Bugün de Aliağa ilçemizde oturanların yakından tanıdığı gazeteci Şahap Avcı konuğum oldu.
Milletvekili ve Aliağa Belediye eski Başkanı, dostum Hakkı Ülkü'nün de danışmanlarından günlük bir gazetenin sahibi Şahap Avcı, artık çocukluğundan buyana hayallerini süsleyen Anamur'a yerleşti. Yani Anadolu'nun batı yakasından, Ege Denizi'ne uzanan Aliağa' dan, Akdeniz'e uzanan en uç noktadaki Anamur'a ...
ŞAHAP AVCI' DAN..
Şahap'ı arayıp buldum. İsterseniz, neler konuştuğumuzu kendisi anlatsın:
"Geçtiğimiz günlerde sevgili Ünal Ağabimi bayramını kutlamak için aradım.
Yaklaşık 25 yıldır tanıdığım, gazetecilik anlamında ondan bir çok şey öğrendiğim Ünal Ağabi ile hal hatır ettikten sonra bana;
-Yahu Anamur’un adını duyuyorum da, bir kez de geçmişliğim var. Nasıl bir yer orası? diye sorduktan sonra. Bol bol muz yiyorsundur herhalde? dedi.
Ben de birden 'Ünal Ağabi, Anamur denilince Muz aklınıza gelir değil mi? İnanır mısın geleli 1,5 ay oldu, daha 1,5 muz yememişim’ diye başladım anlatmaya;
Benim çocukluğumda Anamur Ovası'nda lezzeti ile dünyaca meşhur yer fıstığı yetiştirilirdi. Muz daha çok dağ yamaçlarına verimsiz topraklara ekilirdi. Öyle kimyasal gübre falanda verilmezdi. Tamamen Toroslar'daki ağıllarından toplanan davar gübresi verilirdi. Yetişen muz, küçüktü amma lezzetli idi. Zaten Anamur muzunun meşhurluğu da o lezzetten gelmekteydi. Ovalarda ise yer fıstığı yetiştirilirdi. Yetiştirilen fıstığın kalbur üstü (irileri) ihracata, kalbur altı ise (küçük) iç piyasaya verirlerdi. Kalbur altını yiyen ülkemiz insanı şimdilerde ‘Nerede o Anamur fıstığı’ diyor.
Anamur muzu, dağın yamaçlarından ovaya indi ve seralara girdi. Ovadaki o güzelim Anamur fıstığı da artık yerini seralara bıraktığı için neredeyse tamamen yok oldu. Anamur’daki kuruyemiş satıcıları Osamaniye’den getirdikleri yer fıstığını satıyorlar. (Osmaniye fıstığı iri gösterişli ama lezzetti Anamur fıstığını tutmuyor) Anamur’un ovadaki ve dağın yamaçlarındaki tarım arazilerinin neredeyse tamamı muz serası olmuş. Verim eskiye göre 3 kat artmış. Ama davar gübresi ile değil, tarım gübre ve ilaçları ile… Lezzeti mi? Onu eskilere soralım…
Diğer yandan Anamur’un her türlü su ihtiyacının karşılandığı, Anamur (Dragon) Çayı’nın en güzel yerine Kıbrıs’a su götürmek için baraj kuruldu. Barajla birlikte; kıyısında piknik yaptığımız alanlar yok oldu. Kuraklıkla birlikte çiftçinin kullandığı suyun da kapalı kanal içerisine alınarak yavaş yavaş kısıtlamalar getirilme planları yapılmakta.
Anamur iline en uzak ilçe. Mersin ile arası 230 km. Diğer yandan Antalya’ya 260 Km. Toros Dağları her iki taraftan da ulaşımı zorlaştırdığı için Akdeniz’de bakir kalan tek ilçe diyebilirim. Ama bu bakirliğin bozulasına az kaldı. Her iki taraftan da dağlar delinerek, tüneller açılıp büyük kentlere yaklaştırılıyor.
Anamur, Türkiye’nin Kıbrıs’a en yakın noktası. 40 mil mesafede. Bir yıldan buyana 300 metre uzunluğunda iskele inşaatı sürmekte. Bu anlamda turizm yatırımları için de Ankara’dan ilçe ile ilgili büyük hesapları olanların olduğu duyumlarını alıyoruz.
Ünal Ağabi, görünen o ki; yer fıstığı yerini muza bırakmıştı, muz da yerini yarın öbür gün turistik tesislere yani betondan binalara bırakacakmış gibi görünüyor.
Mamure Kalesi ve Anamiryum Antik kentinin bulunduğu Amamur’un yaklaşık 5 km.lik kumsalları ilçede denize girmek isteyenlerin ihtiyacını karşıladığı gibi, her yıl binlerce deniz kaplumbağasına (Caretta caretta) yumurtlamak ve çoğalmak için ev sahipliği yapıyor. Yaklaşık 2 aydır kuluçkada olan yumurtalardan bu günlerde yavrular çıkarak denize ulaşmaya başladılar."
****