Başarılı biri olmaya değil değerli biri olmaya bakın. Başarı egoya yakındır, sevgi değere yakındır(A.Einstein) 

Dün sabah Ayşenur Arslan’ın “Medya Mahallesi’’ne meslektaşımız Fatih Ertürk konuktu. Ertürk, 30 Eylül’de attığı tweette; “Ben de Kovid-19’lular kervanına katıldım. GATA’da müşahade altındayım” yazmış ve “hekimlerin canlarını hiçe sayarak çok büyük mücadele verdiğini” de eklemişti. 

***

Kovid-19 bugün dünyayı da ülkemizi de kırıp geçiriyor ve aylardır gündemde ilk sırada yerini koruyor. Fatih Ertürk de Ayşenur Arslan’a hastalık sürecinde yaşadıklarını anlattı (Twitter hesabında da paylaşmıştı): “Bir gazeteci için en doğru haber kaynağı; bizzat bir parçası olduğun, içine girip yaşadığın olaydır. Kovid-19’a yakalandım, 13 gün hastanede yattım(…) Kovid-19 sanıldığından daha tehlikeli bir hastalık. Hastalığın seyri konusunda tıp insanlarının çok az bilgisi var. Örneğin; ateş ne zaman çıkar? Öksürük ne zaman başlar? Hangi durumda vücut daha fazla tepki verir? Ateş az ve öksürük olmazsa bile hastalığın ilk 5 günü neden vücut pıhtı atar? Bunun için hastalara verilen ilaç ne? Bu soruların yanıtı şu; şu ana kadar bizim tıp insanlarımız olağanüstü gayret göstermelerine rağmen hastalık hakkında yeterince bilgi sahibi değiller ancak olağanüstü bir hızla öğreniyorlar. Hastalık için bilinen ve kullanılan tek ilaç var; Favirpiravir. Size teşhis konur konmaz sekizlik paketler halinde sabah ve akşam bu ilaçtan ilk üç gün veriyorlar. İlaç kesin tedavi sağlamıyor sadece virüsü biraz frenliyor. İlk üç günün ardından Favirpiravir sabah akşam üç taneye düşürülemezse ‘pnömoni’ yani zatürre başlangıcı kendini gösteriyor. İşte hasta için en kritik nokta bu beşinci gün. Eğer hasta antibiyotik tedavisiyle zatürre tehdidini atlatamıyorsa önünde iki aşamalı bir yol beliriyor: Önce yoğun bakım, ardından solunum cihazı. Herşeye rağmen unutulmaması gereken şu; ilk 5 günde hastalığın seyri sonucunu da belirliyor. İlk 5 günde direnebilen sonra kurtuluyor. 

Son olarak vakalar konusunda ne yazık ki doğru söylenmiyor. Hastaneye yattığım ilk gün (iki hafta önce) sadece GATA’da (bir tek hastanede) enfekte Kovid-19 vakası bin 200 idi. Yine o gün sadece Ankara’da pozitif hasta sayısı 4 bin 800’dü. Üzgünüm ama gerçekler bunlar. 

Türk doktorları insanüstü bir gayretle çalışıyor. Dört doktor bizimle birlikte katta hasta yatıyordu. Bşinci doktor anestezi uzmanı olmasına rağmen koronalılara yoğun bakım veren servisin başındaydı, o da ben çıkarken hastalandı. Bu doktorlara laf söyleyenler vatan hainidir.” 

***

Bengi Başer Hocam: “Mart’tan beri onca açıklama, Bilim Kurulu toplantıları, hasta-vaka tartışmaları, değiştirilen günlük tablo kriterleri; bir türlü almak istediğimiz bilgi eden halkla  paylaşılmıyor” diyerek soruyordu: Biz 1 günde kaç kişiye, 'git evinde 14 gün kendini izole et' diyoruz?  

Aynı anda da Fatih Ertürk, en önemli anekdotu paylaşıyordu program biterken şunları söyledi: Ayşenur Abla, ismini vermeyeceğim her gün güler yüzüyle odamıza bize viziteye gelen bir doktor vardı. İlginçtir, maske takmıyordu. Dayanamadım bir gün ve sordum. 'Hocam neden maskesizsiniz?' Verdiği yanıt şaşırtıcı olduğu kadar etkileyiciydi ki gözlerim yaşardı: 

'Ben de hasta olmalıyım ki, hastalarımın durumunu yaşayayım, bileyim, ona göre davranırım!' 

***

Dünyada vaka sayısı 10 günde 7 milyona yaklaşırken, salgının insan yaşamını tehdit ettiği günümüzde can kurtarmak isterken can veren hekimlerimiz, sağlık çalışanlarımız, eczacılarımız, tüm bu belayla çarpışan görevlilerimiz! Ölümü yenmek için ölesiye mücadele ediyor, hayatlarını da kaybediyorlar. Her biri, hekimlik sanatının Büyük İnsanlık adına verdiği mücadele yaşayacak. Acıları, hepimizin ortak acısıdır. Minnetle, saygıyla… 

“Ölümü yaşamak” demektir bu akademisyen doktorun Fatih Ertürk’e yanıtı da!..