''Şenlik dağıldı, bir acı yel kaldı bahçede yalnız.
O mahur beste çalar müjganla ben ağlaşırız....''
Ünlü yazar-şair düşün adamı Atila İlhan'ın, üç fidanın ,Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın faşist Cunta yönetimince katledilmelerinin ardından yazdığı bir ağıttır 'O Mahur Beste''...
Atila İlhan 6 Mayıs 1972 günü sabahı İzmir Karşıyaka'daki evinde radyo haberlerinden öğrenmiştir üç cana kıyıldığını ;
''12 Mart sonrasının kahır günleriydi.Bir sabah radyoda duyduk ağır haberi.Deniz'lere kıymışlardı.Karşıyaka'dan İzmir'e geçmek için vapura bindim.Deniz bulanıktı, simsiyah alçalmış bir gökyüzünün altında hırçın, çalkantılı. Acı bir yel esintisinin ortasında aklıma düştü ilk mısra. Vapurda sessiz bir köşe bulup yüksek sesle tekrarladım.Vapurdan indikten sonra da rıhtım boyunca bu ilk mısraları tekrarlayarak yürüdüm.''
Gazeteye geldiğinde genç muhabir Okan Yüksel ile karşılaşır. Kısa bir süre önce kaybettiğimiz değerli dostum yiğit gazeteci Okan Yüksel, o karşılaşmayı şöyle anlatır;
''Denizlerin asıldığını radyodan dinlediğini aktardı.Sesi titriyordu.Sık-sık bulanık dalgalı denize bakıyordu.Gözlüklerini düzeltip ;
(Okan! bu şiiri ilk sen dinliyorsun.Adını Mahur koydum.) Ve 'Şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız.O mahur beste çalar, müjganla (kirpikler) ben ağlaşırız.'' dizelerini okumaya başladı.İkimiz de hıçkıra hıçkıra ağlıyorduk.''
''...Bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı.
Güneşten ışık yontarlardı, sert adamlardı.
Hoyrattı gülüşleri, aydınlığı çalkalardı.
Gittiler akşam olmadan ortalık karardı.
O mahur beste çalar, müjganla ben ağlaşırız. ''
Onlar düşledikleri ülke uğruna ölümü göze alacak kadar inançlı ve korkusuzdular. Deniz Gezmiş duruşma sırasında sorgusunda mahkemeye asla güveninin olmadığını, böyle bir yerde bulunmaktan utanç duyduğunuı belirtiyor ve şöyle diyordu;
''...İddia makamı bizim vermekte olduğumuz bağımsızlık savaşına karşıdır....Türkiye'nin bağımsızlığından başka hiçbir şey istemedik.Ve hayatımızı bu yola koyduk.Varlığımızı Türkiye halkına armağan ettik.''
68 öğrenci olaylarında omuz vermekten onur duyduğum Deniz Gezmiş, o kuşağın tek dileğini dile getiriyordu faşist cuntadan emir alan tetikçi yargıçlara; Tam bağımsız Türkiye.
Bedri Rahmi'nin yıllar önce yazdığı ağıt, Deniz ve arkadaşlarını anlatmaktaydı sanki;
''..Ne bir haram yedi, ne cana kıydı.
Ekmek kadar temiz, su gibi aydı...''
Ve bir kitap ; Deniz'in idamının 53.cü yıldönümünde alelacele piyasaya sürülüyor. (Sırlarım İpte asılı kaldı balım .) adlı kitap Deniz Gezmiş'in büyük aşkı, sevgilisi olduğunu iddia eden bir kadın tarafından kaleme alınmış. 68 kuşağı liderlerinin özel hayatları her zaman merak konusu olagelmiştir. Elbette onların da kız arkadaşları, flörtleri olmuştur.Deniz'in yakın dava arkadaşlarından, benim de kadim dostum Mustafa Lütfü Kıyıcı ve eşi Hale Özgür Kıyıcı böyle bir ilişkiden haberleri olmadığını belirtiyorlar. Kıyıcı (Bizim bacılarımız da sevgililerimiz de vardı.Aşklarımızı hiçbir zaman gizli yaşamadık.) diyor. Mustafa Lütfü'ye göre 53 yıl sonra piyasaya sürülen bu aşk(!), bir kadının sanrılarından ibaret olabilir. Elbette
bir yıldönümünde yayınlanan kitabın ticari amaçlarını da gözardı etmemek gerek.