10 yıldır konuşuluyordu, 10 gündür patladı.

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Çeşme ve Urla gibi mavi bayraklı plajları ile son kalan cennet yarımada için planlama çalışmaları sürüyor. İptal edilenlerin yerine yenileri hazırlanıyordu. Konuyu epey süredir takip ediyorduk.

Sadece bizler değil, yarımadanın belediye başkanları da Godo’yu bekler gibi bu planları bekliyordu.

Önümüze önce ‘Acele Kamulaştırma’ sürprizi geldi.

Çeşme ve Urla’da 511 parsel ‘acele kamulaştırıldı’ (Teknik adı da bu).

Gerçi Bakan “Acele değil üzerinde bir yıldır çalışıyorduk” dedi ama ellerinden arazileri uçurulmaya çalışılan arazi sahipleri bile bir anda öğrendiler.

Sonra üst üste malum gelişmeler yaşandı.

***

Suudi Arabistan kökenli bir şirket altı ay önce hazırladığı broşürde ‘Acele kamulaştırılan alanlar’ da dahil olmak üzere ‘Miami Çeşme’ olarak gösteriyordu. Bakana göre bu tamamen firmanın fantezisiydi, ortada bu firmaya dair verilmiş söz yoktu. Yalnız Araplar istiareye yatmış olmalı ki, proje aynı alanları kapsıyordu. Üstelik fellah arkadaşlar bu fantezi işini abartmışlardı. ‘Kanal İstanbul’u yapan Kanal Çeşme’yi haliyle yapar’ diye düşünmüş olsalar gerek, Çeşme’yi ortadan ayırmışlardı. Artık kafalar ne kadar dumansa!

***

Biz olayın en çok ‘acele kamulaştırma’ adı altında parsel sahiplerinin ellerinden tarım arazisi olarak alınan arazilerin turizm alanına çevrilmesi kısmına takıldık.

Belli ki birileri hayli rant uçuracaktı. Çok takılmış olacağız ki; acele kamulaştırılan parsel sayısı, yine acele olarak 511’den 218’e indirildi. Yani yarısından fazlasında vazgeçildi. Madem o alanlar gerekli değildi neden, kamulaştırılmaya çalışıldı?

***

Nihayet Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy el koydu. Fantezi işini açıkladıktan sonra şimdi kamuoyunu yeni planlamaya ikna etmeye çalışıyor. Gerçi neyse ki bizdeki kamuoyu pek anlayışlı! Geçen hafta, “Çeşme’yi yedirmeyiz” diyenler iki saatlik toplantıdan sonra “Miami’de yetmez Cannes geliyor” demeye başladı.

***

Bir bölgenin şekillenmesi, geleceğinin planlanması öncelikle yerel yönetimlerin sorumluluğudur.

Sakinler olarak bizler yerel yönetimleri öncelikle bu beklenti için seçeriz. Onlar da ‘şehr-i emin’ler olarak gelecek planlamasını tüm yetkililerle birlikte hazırlar.

Devlet dahi bir planlama yaparken, başta büyükşehir belediyeleri, ilgili belediyelerin de görüşünü, almak zorundadır. Böyle olmadığı açık. En azında Çeşme Belediye Başkanı ‘löp gibi’ ortada kalmaz, önce haberim yok, sonra ‘galiba güzel şeyler olacak’ gibi geveleme sanatının zirvelerine tırmanmazdı.

***

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’e gelince henüz konu ile ilgili tek sözünü duymadık. Ancak kısa süre önce Çeşme’nin termal turizmini geliştirmek için kurulan TETUSA şirketinin yönetimini başkan değiştirmiş, bu da söylentilere yol açmıştı. Şirketin yüzde 60’ına sahip Büyükşehir, kalan 60 küsur ortağa rağmen yönetim kurulunu tümüyle değiştirmiş, mevcut ortakları yönetime dahil etmemiş, yeni yönetim kuruluna da dikkat çeken ücretler bağlanmıştı. Başkanın yeni planlamaya karşı sessizliği ve bu değişim, acaba önceden bilgisinin olmasından mı kaynaklanıyor. Yoksa, bakana neden ‘One Munite’, “biz de buradayız” demiyor?

***

Ve yine tesüdüfe bakın ki, Türkiye’nin en büyük teknoloji devlerinden biri yarımadanın tam o bölgesinde devasa araziler alıyor.

Ortada bir tuhaflık var ki aldı başını gidiyor.

Fanteziler, acele kamulaştırılıp acele geri çekilen araziler, önceden değiştirilen yönetimlerle heyecanlı bir Çeşme filmi izlemeye başladık. Ekolojik etkiler, olası altyapı sorunları vs. fizibiliteleri soran yok.

Çeşme 12 ay turist alsın derken, otellerin bile al takke ver külah rezidansa dönüştürülerek satıldığı günlere geldik.

Bakalım bu kadar fantezi bizleri şimdi nereye sürükleyecek?

CHP İzmir’in yengeç sepeti

Üst üste iki il kongresi...

İstanbul; İl Başkanı Dr. Canan Kaftancıoğlu oy kullanan 571 delegeden 493’ünün oyunu aldı. Kayıp 78

İzmir İl Başkanı Deniz Yücel 611 delegenin 258’inin oyları ile seçildi. Kayıp 353.

Seçim bitti ama bu sayı gözardı edilecek gibi değil. Seçime rakipsiz giren il başkanı oyların üçte birini zor alıyorsa, meşrutiyet sorgulaması oluşur.

İzmir öyle bir seçim yaşadı ki, tuhaf olmayan yanı yok!

Çarşaf liste yöntemiyle il yönetimine, kurultay delegeliklerine 300 aşkın aday ortaya çıktı. 

Yani her iki delegeden biri adaydı.

Bitmedi; il yönetimine 30 asıl 30 yedek üye seçilmesi gerekirken, yüzde 20 barajı nedeniyle sadece 4 yedek üye seçildi.

İnanılır gibi değil ama durum bu...

Başta İl Başkanı Deniz Yücel, İzmir’in CHP’li patronları şapkayı önüne koyup düşünmeli.

Belli ki il başkanlığı konusunda, kapsayıcı uzlaştırıcı bir zemin oluşturamamış.

Neymiş, sadece liste yazmakla olmuyormuş!. 

İzmir CHP siyaseti dört yandan çekiştirilip üzerine kifayetsizlikler gelince sonuçta yengeç sepetine döndü. Kendilerini sepetten dışarı atmak isteyenleri diğerleri ayaklarından çekti ve sonuç...

Özetle, CHP İzmir bütününde kartların yeniden karılması noktasında güçlü ekip ve takım anlayışını bir türlü oluşturamadı bu gidişle aynı süreç Mart sonunda kurultayda da kendini gösterecek.