Geçen haftaki yazımda çiçeği burnunda olan ABD’nin sayın Başkanı için, “Acaba beyin hasar raporu alındı mı?” diye merakımı gidermek için sormuştum. Hani, bunu durduğum yerde “laf olsun” diye de uyduruktan sormamıştım. Bildiğiniz gibi Biden, ABD forslu dev uçağa binerken ayağı iki defa kayarak merdivenden aşağı tökezlemişti; sonra “Allah’ın hakkı üçtür” diye tırmanmıştı!

Allah’tan, bu anı tüm dünya televizyonları tekrar tekrar gösterdi ve ben de bu soruyu sorma hakkını kendimde buldum. Dosyalı siyasetten, genelgeli siyasete geçmeden önce bu olay oldu ve de takdir edersiniz ki, ben rahatladım! Çünkü fotoğraf çekmem, görüntü ve ses kaydetmem, size aktarmam engellenebilirdi!

Benim “beyin hasarı” konusunda hassasiyetimi sanırım kimse yadırgamayacaktır. Öyle ya, beyin vücudun en hassas ve karmaşık organı olması nedeniyle, uzmanlar, “Travmatik beyin yaralanmalarında kişinin hayatını derinden etkileyen değişikler görülebilir” diyor… Örneğin bellek, algılama, dikkat, anlama mantıklı düşünme kaybı gibi…

İşte bu gerekçe ile Biden’ ın bu olaydan sonra dünyada “Ermeni soykırımı” konusunda müttefiki Türkiye’yi suçlaması için “Beyin hasar raporu” konusu aklıma geldi… İnşallah bu düşüşler, bu travmalar kalıcı olmaz; dünyada rahat eder diyordum ki, tam 1 Mayıs’la tanışacağımız günde ABD Başkanı’nın, koronavirüsün zirve yaptığı sırda “maskesini arama” sendromu ile tekrar karşımıza çıkmaz mı?

Dünya televizyon ve medyalarında, “Aradığı maske cebinden çıktı” başlığı ile haber yayınladı. Bizde de Sözcü Gazetesi’nde İHA kaynaklı haber şöyle çıktı: “ABD Başkanı Biden, Georgia eyaletinde konuştu. Konuşma bittiğinde 30 saniye maskesini aradı. Bulamayınca paniğe kapıldı. Destekçilerine, ‘Maskemi arıyorum’ dedi! Aradığı maske cebinden çıktı…”

İyi mi?

Sevgili okurlarım, dünyayı yönetmeye soyunan (!) bir devletin başkanı için benim endişelerim yersiz mi? Lütfen elinizi vicdanınıza koyup söyleyin!

***

Hani dünyayı esir alan Çin’den transfer ettiğimiz asrın belası Kovid-19'lu günlerden geçiyoruz…

Bugün günlerden 7 Mayıs 2021 Cuma…

Testler, maskeli hayat, lebaleb dolan kongre salonlarından “Maşallah” sesleri arasında virüsü “Şeref Madalyası” olarak il ve ilçelerine taşıyıp (!) misafir edenlerin sayıları turkuaz listede görülüp zirve yaptıktan sonra “Pardon” denilebildi!

Kısacası: Açıldık, saçıldık ve kapandık!

Ne kapanıştı o öyle!

İstanbul’un nüfusunun yarısı Muğla’nın Bodrum, Marmaris ve de İzmir’in Alaçatı, Çeşme ilçelerine firar etti!

17 günlük tam kapanmanın yedinci günündeyiz. Parmak hesabı ile 17’den, 7’yi düşelim: kaldı tam 10 kapalı günümüz…

Sonra Veni, Vidi. Vici…

Latinceden çevirelim: Geldim, gördüm, yendim vaziyetleri…

Koronayı yendik ya, ver elini açılış! Bu açılışın adı da; Kontrollü açılış olacakmış…

Tam kapanmayı gören gözler, bu açılışın da nasıl olacağını aşağı-yukarı tahmin ediyorlardır!

Bakalım kontroller nasıl yapılacak? O kadar polis yeter mi, yetmez mi? Yaşayıp göreceğiz…

Olmazsa “Fahri müfettişlerle” işi idare mi edeceğiz?

***

Son yıllarda artan trafik yoğunluğu dolayısı ile ihdas edilen “Fahri Müfettişler”le ilgili halktan işittiğim o kadar çok yerli-yersiz şikayetler var. Hatta bir tanesinin canlı tanığı benim. Torunumu tenis çalışmasına götürürken, trafik ışıklarının olmadığı çizgili boş mahalden geçerken, Bay Fahri (!) almış kâğıdı kalemi, yazmış 600 liralık cezayı... Bay Fahri o gün “Bir av yakaladım” diyerek acaba mutlu olmuş mudur!

Neyse, anında Fahri değil, gerçek işinin ehli trafik mensuplarına gidip bastırdım bu Fahriden gelmiş cezanın (!) diyetini!. Ben mutluyum, ya bay Fahri nasıl bir duygu yaşamıştır; mutlu mu, mutsuz mu? Kararını Allah'a bırakıyorum… Çünkü bu kronik vaka, kulların çözeceği cinsten değil!