Atatürk’e lanet, hilafet naraları, fetret devri ilanları… Çaresizliğin, yorgunluğun, devretme zamanının geldiğinin habercileri, bunlar… MHP ve AKP seçmenlerinin ezici çoğunluğu Atatürk’e gönülden bağlıdır; camilerden okunan ezanı ve şanlı bayrağımızın dalgalanmasını Atatürk’e borçlu olduğumuzu bilir. Atatürk’e lanet okuyan kılıçlı zat yerinde oturduğu sürece, her iki parti, oy kaybetmeye devam edecektir.

En büyük Türk milliyetçisi Atatürk’e hakaret edilirken, milliyetçilik ayaklar altına alınırken, AKP’ye verilen destek, Milliyetçi Hareket Partisi’ni giderek Ümmetçi Hareket Partisi’ne dönüştürmekte. Bahçeli’nin bu yükü daha fazla taşımayacağına, desteği çekerek “Artık devret” diyeceğine; MHP seçmeninin de desteği ile Mansur Yavaş’ın yüzde 60’ın üzerinde oyla Cumhurbaşkanı seçileceğine inanıyorum. Yavaş’ın ilk işi parlamenter (muhtemelen senatolu) sisteme geçmek olacak; İmamoğlu önce CHP genel başkanı, ardından geniş bir mutabakatla başbakan koltuğuna oturacak, ‘her şey daha güzel’ olacak. AKP iktidarının sonunu, bu dönemde en çok ezilen ve kısıtlanan kadınlar ve gençler getirecek.

Halk Kin ve Düşmanlığa Tahrik edilmedi mi?

TBMM Başkanlığı, yazdığı “TBMM'nin sağlık faturalarında sayın milletvekillerimiz tarafından hırsızlık yapıldığını bizzat TBMM başkanları açıklıyor.” ifadeleri nedeniyle, Sözcü yazarı Yılmaz Özdil hakkında ‘halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama’ gerekçesiyle başsavcılığa suç duyurusunda bulunmuştu. Aynı gerekçeyle ve twitter’daki paylaşımları nedeniyle, iki gazeteciden Hakan Aygün “Ey İBAN edenler” ifadesi, Yakındoğu Haber internet sitesi genel yayın yönetmeni Alptekin Dursunoğlu ise tercüme ederek aktardığı bir haber gerekçe gösterilerek, göz altına alınmış ve tutuklanmıştı. Anlayamadığım şu: Halk bu gibi şeylerle kin ve düşmanlığa tahrik oluyor da, Atatürk’e lanet okununca, Atatürklü güzelim yıllar ‘Fetret Devri’ ilan edilip, hilafet istenince tahrik edilmiş olmuyor mu? Bu eylemler, değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen ilk üç maddesi dahil, Anayasamızın birçok maddesine aykırı değil mi?

Cumhurbaşkanı göreve başlarken, “Anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılâplarına ve lâik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağına, herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağına namusu ve şerefi üzerine” ant içmedi mi? Ant içme, Türk kültüründe, içene ağır yükümlülükler getiren en önemli ritüellerden biri değil mi? Anayasamızın Fatih’in Vakıf Senedi kadar önemi yok mu?

Neden Hedef Atatürk?

Çünkü emperyalizme karşı önce Çanakkale’de, sonra Anadolu’da iki savaş kazandı, Atatürk; ardından dünyada örneği olmayan biçimde ve kısa zamanda modern bir devlet oluşturdu.

Oynanan oyunu anlayabilmek için kuklalara değil, tüm sahneye tepeden bakalım. Bakalım ki kuklaların iplerini, onları oynatanları ve oyunu tezgahlayıp, kar elde edenleri görelim. 1946’ya, daha da gerilere gidilebilir ama 1980’den başlayalım: “Our boys did it (Bizim çocuklar yaptı)” dedikleri 1980 İhtilali sonrası din derslerinin zorunlu olması, imam olamayacak kızların imam hatip okullarına alınışı, yaratılan başörtüsü krizi, AKP’nin iktidara getirilip, FETÖ-AKP işbirliği ile ordunun, eğitimin ve hukukun yerle bir olması; darbe girişimi, tek adam rejiminin kuruluşu, demokrasinin giderek askıya alınması… Bunların tümü oynanan emperyalist oyunun parçaları ve bu oyunu bozmak halen elimizde…

Kurtarıcı Beklemeyelim

Bir kurtarıcının gelip kurtarmasını beklemeden, hepimizin “Ben nasıl katkı sağlarım?” diye düşünüp, yoğun çaba sarf etmesi ve birleşmesi gerekiyor.

Kendilerini çok güçlü sanıyor ve giderek daha sert tedbirlere baş vuruyorlar… Ama unutmayın:

“En güçlü olduğunu sandığın an, en güçsüz anındır…”