Kimi zaman hiç bilmediğimiz, fikir sahibi olmadığımız insanlar/konular hakkında yargılara varırız.
Bu yargılar sonuçta bizi öyle bir yere taşır ki, yaptığımıza üzülür ancak geri döndüremeyeceğimizi bilerek tuhaf bir suçluluk duyarız.
Kimin kalbini kırdığımızı bilemeyiz bile.
***
Otobüste, yolda ya da işyerinde anlık gelişen olaylar karşısında düşünmeden verdiğimiz tepkiler nedeniyle yaşayacağımız vicdan azabı yerine, belki de en iyisi son kelimeyi söylemeden iyice düşünmektir.
Böylece hem karşımızdakini kırmamış, hem de sonrasında kendimizi yaralamamış oluruz.
İşte benzeri bir hikaye...
Geç kalmışlığın telaşıyla kendisinin ve etrafında olup bitenlerin çok farkında olmayan bir kadının yaşadıkları...
***
Gece geç saat güçlükle havalanına varmıştı.
Üşümüş, geç kalmış ve aynı zamanda açtı.
Uçağının kalkmasına biraz zaman olduğunu görünce, havaalanındaki dükkandan bir kitap ve bir paket kurabiye aldı.
Bekleme salonunda kendisine oturacak bir yer buldu.
Kitabını açıp okumaya başladı.
Kendisini kitabına kaptırmış olmasına rağmen, yanında oturan adamın olabildiğince cüretkar bir şekilde aralarında duran paketten kurabiye aldığını fark etti.
Ne kadar görmezden gelse de, bir taraftan kitabını okuyup kurabiyesini yerken, bir taraftan da gözü adamda ve saatteydi.
Kurabiye hırsızı kurabiyeleri yavaş tüketirken, kadın kulağını saatin tik-taklarına vererek zaman geçirmeye çalışıyordu.
Bir yandan sakin olmaya çalışıyor ama adama sinirlenmesini yine de engelleyemiyordu.
Kendi kendine konuşmaya başladı:
“Kibar bir insan olmasaydım, şu adamın gözünü morartırdım...”
Her kurabiyeye uzandığında, adam da elini uzatıyordu. Sonunda pakette tek bir kurabiye kalınca, “Bakalım şimdi ne yapacak?” dedi kendi kendine.
Adam yüzünde asabi bir gülümsemeyle son kurabiyeye uzandı ve kurabiyeyi ikiye böldü. Kadın kurabiyeyi adamın elinden kapar gibi aldı ve “Aman Tanrım, ne cüretkar ve ne kaba adam. Üstelik bir teşekkür bile etmiyor” diye düşündü.
Hayatında bu kadar sinirlendiğini anımsamıyordu.
Uçağın kalkacağı anons edilince, derin bir nefes aldı ve rahatladı. Eşyalarını topladı ve çıkış kapısına yürüdü. Kurabiye hırsızına dönüp bakmadı bile. Uçağa bindi ve rahat koltuğuna oturdu. Daha sonra kitabını almak üzere çantasına uzandı.
Gözleri şaşkınlıkla açıldı. Çantasının içinde bir paket kurabiye duruyordu. Çaresizlik içinde “Bunlar benim kurabiyelerimse eğer, ötekiler de onundu ve benimle her kurabiyesini paylaştı...” diye geçirdi içinden.
Üzüntüyle, özür dilemek için çok geç kaldığını anladı.
Kaba ve cüretkar olan kurabiye hırsızı kendisiydi...
***
Kıssadan hisse:
Etrafınızda olup bitenler hakkında yeterince bilgi sahibi olmadan hiç kimse için önyargılı sözler söylemeyin.
Diyelim ki söylediniz...
Gerçeği anladığınızda dua edin ki, hatanızın karşılığında “özür dileyeceğiniz” kimseler bulunsun.
Bazen bir yanlış anlama, hayatınız boyunca sizi üzebilir.