Türk filmlerinin en önemli yerinde bu söz duyulurdu:
Kanun namına
Bu söz duyulur duyulmaz herkes yerinde kalır, artık herhangi bir şey yapmak insanın aklına bile gelmezdi. Suçlular ellerini kaldırır, yakalananlar teslim olurdu.
Kanun her şeyin üstündeydi. Kanun Cumhuriyetin gücünü simgelerdi.
Kanun adamları güçlüydü, çünkü onlar gücünü Cumhuriyetten alıyordu.
Adının başında Cumhuriyet Savcısı unvanı olan kişiler kanunu temsil ediyorlardı.
Bir de bugünlere bakınız. Devletin içine düşürüldüğü duruma bakınız.
‘Kanun namına’ sözlerinin nelerle yer değiştirdiğine bakınız.
Dr. Erdal Atabek’in söylediği gibi:
“Çete namına” diyerek alınan ihalelere, el değiştiren bankalara bakınız.
Savcıların nasıl tehdit edildiğine bakınız. İşlerine gelmeyen davalarda, beraat kararı veren
hâkimlerin yerlerinin nasıl değiştirildiğine bir bakınız.
AYM’nin kararlarını hiçe sayan bazı yerel mahkemelerin, AYM’ye nasıl kafa tuttuğuna bakınız.
Cumhuriyet değerlerinin teker teker nasıl ortadan kaldırıldığına, kimlere nasıl peşkeş çekildiğine
bir bakınız.
Ünlü hukukçu ve yazar Emin Değer, bir yazısında, “Hukuk yok, hukuku geri istiyorum” demişti.
Meğer ne kadar da haklıymış.
Hukuk sözcüğü dillerdeydi, yazılardaydı ve sadece vicdanlarda kalmıştı.
Ama hukukun kendisi yoktu, hukuk işlerliğini tümüyle kaybetmişti.
“Hukuku geri çağırmalıyız” diyordu ünlü hukuk adamı Emin Değer.
2002 yılından itibaren AKP iktidarıyla beraber yavaş yavaş çökmeye başlamıştı hukuk.
Hukuk, iktidar eliyle ve iktidarın gücüyle giderek siyasallaştırılmıştı.
Ülkenin aydınları ve konuşan Türkiye susturulmuştu.
Ülkenin üniversiteleri ve gençleri, tüm çağdaş kurumları baskılanmıştı.
Dışa bağımlı sahte aydınlar, çıkarları peşinde koşan işadamları ve siyaset adamları ne yazık ki bu dönem de çığ gibi çoğaldı, çoğaldı.
Ahlakın ve hukukun sükût edildiği, vicdanın ve insafın mahkûm edildiği bir toplum yaratılmıştı.
Kayıtsız ve sessiz kalan bu toplumda hukuk kör, vicdanlar sağır kalmıştı.
“Çağdaş Cumhuriyet yaşasın” diye konuşan nice aydınlar, delil olmadan cezaevlerine atılırken, “slogan attı” diye öğrenciler hapishanelere kapatılırken, gazeteciler bir bir susturulurken, bu ülkede infaz aleti hukuk olmuşken hukuku nasıl geri getirecektik?
Şimdi buradan tüm yetkililere ve etkililere soruyorum ve sesleniyorum:
Kız çocuklarının ırzına geçen, erkek çocuklara yurtlarda tecavüz eden sapıkların, hafif cezalarla adeta ödüllendirilmesi sizin içinize siniyor mu?
Gözümüzün önünde cereyan eden bu edepsizlikler bu ahlaksızlıklar;
Türkiye’nin hukuk vicdanına ve hukuk anlayışı karelerine sığıyor mu?
Ey vatandaş, bu ülke hepimizin…
Türkiye limanından başka, sığınacağımız bir başka limanımız yok.
Bu ülkede, 450 kilometre uzunluğunda ‘hak hukuk ve adalet’ adına bir onurlu yürüyüş yapıldı.
Özgürlüğümüz için, demokrasimiz için, çocuklarımızın ve gençlerimizin geleceği için...
Sen de umudunu kaybetme, sen de hak, hukuk ve adalet adına sessiz kalma, ey vatandaş...
‘Kanun namına!..’