Bir kenti sevinci, hüznü, sıkıntısı, acısı, ayrılığı, kavuşması, özlemi, gürültüsü, arkadaşlığı, insanları, anılarıyla derinliğine yaşamak... Bir kenti kültürü, sanatı, şiiri ezgisiyle yaşamak...
Bir kentten bir kente yolculuk güzeldir; ama bir kentte 40 yıldır severek, değer vererek, savunarak, içselleştirerek, özleyerek yaşamak ayrıcalık olsa gerek diye düşünürüm.
Antep, Oğuzeli doğduğum kent. Elbette özellikli, anlamlı, önemli benim için. Kilis’ten, Ceyhan’dan, Urfa’dan, Ankara’dan, Diyarbakır’dan da geçti yolum. Belli sürelerle yaşadım o kentlerde. Görevim gereği yurdumun çok yerini gezdim, habercilik yaptım; insanlarını, doğasını tanıdım.
Ne var ki İzmir’i bir başka sevdim, bir başka tutuldum. Hem de 40 yıldır usanmadan, bıkmadan...
Aslında çocukluğumda düşlediğim kentti İzmir. Oğuzeli’nde yaşayan İzmirli bir ailenin güzel kızı Serpil’le İzmir’e tutulmuş, özlem büyütmüştüm. Bir gün yolumun İzmir’e düşeceğini düşünemeden... Sonunda düştü yolum bu düş ve özlem kente, Eylül 1977’de. Tam 40 yıldır da iç içe, gönül gönüle, kalple, sevgiyle surer bağımız. Kırmadan, kırılmadan, örselemeden... Yaşların sayısal artışını da dert etmeden... Biriktirdiğim güzel insanların dostluğunu, sevgisini, içtenliğini duyumsayarak...
Eşimi bu kentten Güzelyalı’dan seçmişim, kızım ve oğlum Karşıyaka doğumlu. Yıllarca Karşıyaka’dan Alsancak’a vapurla ve telaşla işime gidip gelmişim. Kordon’da, Alsancak’ta, Kadifekale’de, Kemeraltı’nda, Güzelyalı’da dizeler yüklemişim şiirlerime; şiirler çoğaltmışım kitaplarıma. Homeros’un şiir toprağından beslenmişim.
Beş şiir, iki deneme toplam yedi kitabımın da düşlendiği, kurgulandığı, oluştuğu kent yine İzmir değil mi? Şair, yazar, sanatçı dostlarımın adlarını yazsam, bu köşe yeterli gelmez. İzmir öylesine çoğaltmıştır beni; İzmir öylesine anlamlı kılmıştır beni. Dostlar defterime yeni adlar, anılar ekledikçe ne denli mutlu olduğumu söylememe gerek var mı bilmem?
Şiir yolculuğum İzmir’le sürer; girer dizelerime, şiirlerime, kitaplarıma... Sevgili Ahmet Günbaş ve M. Kadri Sümer’in “Ege’de Mavi Düşler” ve sevgili Muhittin Bilgin’in “İzmir’in Dağlarında Çiçekler Açar” seçkilerinde yer alan İzmirli şiirlerimle de bir övünç payı çıkarırım kendime.
Sözü daha uzatmadan, köşemi zorlamadan, yeri gelmişken, bu yıl başında çıkan “Dingin Sözler Avlusu” kitabımdan “İzmirli” şiirimi de paylaşayım derim:
bütün şiirlerim İzmirli, sevinci içimde.
Baskılarında İzmir yazar şiir kitaplarımın
şiirlerimde sev(g)inin anlamlı izi.
kimisi karşıyaka’dan bakınca yazılmıştır karşı kıyılara.
kimisi körfez vapurlarında martılara okunmuştur söz ve çığlıkla.
kimisinde Cahit Külebi sesi: “Sokakları hem kız hem deniz” miydi?
bu yüzden daha çok sevdim maviyi,
boyadım denizi coşkuyla / ah ne iyi, bütün şiirlerim izmirli.
imbata uzaktım;
ama meltem sokağından geçtim gençliğimde
ondan “meltem” koydum adını gençlik dergimin.
kara iklim coğrafyasından yazdığım mektuplarda deniz özlemi
sevdim egeyi, sevdim İzmir'i,
aman ne iyi, bütün şiirlerim İzmirli!
kavuşmalar gönencini yazdım defterime.
bütün şiirlerim aydınlık / eksik değil gülmeleri
sevdim İzmir’i gönlümce
sevdim günlerini gülüşlerini,
bütün şiirlerim aydınlık ve mavi
aman ne iyi, bütün şiirlerim İzmirli...
Geçmişe bakınca, insanın söylediği ilk söz genellikle “her şey dün gibi”dir. Onca yıl, onca zaman geçmiştir; üzünçler, sevinçler, aşklar, coşkularla nice renkli olaylar yaşanmıştır. Yaş denen olgu sürekli artmıştır; ama dönüp bakınca geriye “daha dün gibi”dir her şey. Ben de şimdi 40 yıl önceye dönünce aynı sözü yineledim; her şey dün gibi…