Karmaşık hale gelen Filistin-İsrail çatışmasında kısa vadede çözüm olanaksız. Uzun vadede de kolay değil; tarihsel süreci iyi bilmek, savaştan değil, barıştan yana olmak, aşırı dinci ve ırkçı yaklaşımlardan uzaklaşmak şart. İşte bu nedenle, Türkiye için olduğu gibi, İsrail için de “Çözüm: Atatürk” diyorum…

***

Türkiye’de yaşamış ve yaşamakta olan Yahudi vatandaşlarımız Atatürk’ü iyi tanır, onun ilke ve devrimlerine sıkı sıkıya bağlıdır. Onun laiklik ilkesi sayesinde yaşamlarını rahatça sürdürmüşler, inançlarının gereğini özgürce yerine getirmişlerdir. Irka dayalı olmayan milliyetçilik ve halkçılık ilkeleri sayesinde kanun önünde toplumun diğer kesimi ile tamamen eşit haklara sahiptirler. İsrail’e gerekli olan da bu ilkelerin günümüz koşullarında uygulanabilmesi için bir devrim… Ve “Yurtta barış, dünyada barış” ilkesi. Çözüm ancak ortak paydaların bulunup, uygulanması ile olası.

Beş yıl kadar önce Atatürk’ün tarih konusundaki görüşlerini ve bugünkü bulguları özellikle gençlere anlatabilmek için ‘Atatürk ve Gerçek Tarih’ başlıklı bir kitap yazmaya başlamış, ancak çalışmaya ara vermiştim. İyi ki de öyle yapmışım, çünkü görüşlerim hayli değişti ve gelişti. En önemlisi, şunun farkına vardım: Bilimsel gerçeklere ulaşabilmek için, olaylara bir ırk ve din penceresinden bakmaktan vazgeçmek; farklı pencerelerden, farklı bakış açılarıyla bakmaya, somut kanıtları araştırarak değerlendirmeye; dünyayı gezerek, farklı insanları gözlemlemeye, onlarla konuşup, empati kurmaya gereksinim var.

Çin’in Uygur Özerk Bölgesi’ndeki soydaşlarımızla tanışıp, yaşantılarını gözlemlediğimde, Türkiye’deki Kürt kökenli vatandaşlarımızla daha iyi empati kurabilmiştim. Türkiye’de Yahudi olmanın ne kadar zor olduğunu anlayabilmem için, yakın bir dostumuzun kızının Neve Şalom Sinagogu'ndaki düğün törenine katılmam gerekti…

Farkına vardığım diğer bir gerçek de tarihteki bazı uygarlıkların yok sayılarak, bazılarının abartıldığı yönünde. Yok sayılan uygarlıkların başında Luviler (Luviya) geliyor. Anadolu’nun en eski uygarlığı olan bu ‘aydınlık’ insanların Türkiye’nin özellikle batı ve güneyinde yaşayan insanların ataları olduğunu ve ışıklarını tüm dünyaya yaydıklarını düşünüyorum. Luvice de Hititçe ile birlikte, Hint Avrupa dillerinin en eskisi. Bir hipoteze göre Luviler, Alevilerin ve Levi kabilesinin (Musa’nın büyük büyükbabasının adı Levi) de kökeni.

Farklı gerekçelerle Türkler, Ruslar ve Yahudiler tarafından yok sayılan bir uygarlık da 681-983 yılları arasında Hazar Gölü ve Karadeniz’in kuzeyindeki geniş coğrafyada hüküm sürmüş Türklerin Hazar İmparatorluğu… Karaylar (Karaim) adı verilen Hazarlı Türklerin son torunu, değerli dostum Metin Yafet’ten öğrendiklerime göre, başlangıçta Gök Tanrı inancına sahip Hazarlı Türkler, tek Tanrılı üç din arasından Museviliğin Karay mezhebini seçmiş ve ülkede yaşayan farklı inançtaki topluluklara aynı hakları tanıyan bir yönetim göstermiş. 34 kitaptan oluşan Tevrat’ın (Eski Ahit) sadece ilk 5’ini temel alan inançları gereği, kenasa ya da kahal denen ibadethanelerine girmeden önce abdest alınıyor. Sabah, öğle ve akşam kıbleye (son mabete) dönük olarak namaz kılınıyor.

Yafet’in anlattıklarından en ilginci, Karaizm inancının kurucusu Anan Ben David ile İslam dininin en modern yorumlarından Hanefi Mezhebi'nin kurucusu İmâm-ı Âzam Ebu Hanife’nin cezaevinde aynı odada kaldıkları ve birbirlerinden etkilendikleri bilgisi idi. Umarım sevgili dostum kitabını yazmayı tamamlar ve ayrıntıları öğreniriz.

***

Hem Müslümanların, hem de Yahudilerin Atatürk’ten, İmam-ı Azam ve Anan Ben David’den öğrenecekleri çok şey var. Netenyahu ve benzeri radikal dinci despot liderlerin yerlerine, kısa zamanda İzak Rabin gibi laik, barışçı, hümanist liderlerin gelmesi, çocuklarımızın ve torunlarımızın daha güzel bir dünyada yaşamaları dileğiyle… 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramımız kutlu olsun…